Meclis’in gündeminde bulunan ‘etki ajanlığı’ yasası, özellikle son dönemde tartışmalara neden olmaya devam ediyor. Bu yasa ile birlikte, devletin ve çeşitli kurumların yurtdışında yürüttüğü lobicilik faaliyetlerinin düzenlenmesi amaçlanıyor. İpek Özbey’in moderatörlüğünü üstlendiği Nokta Atışı programında, gazeteci Fatih Ergin bu yasanın olası sonuçlarını detaylı bir şekilde ele aldı. Ergin, yasanın Meclis’ten geçmesi halinde, toplumsal ve siyasi açıdan pek çok değişikliğin yaşanabileceğini vurguladı.
Ergin, yasanın kabul edilmesinin ardından özellikle sivil toplum kuruluşlarının, akademik çevrelerin ve bağımsız medyanın daha fazla baskı altına girebileceği uyarısında bulundu. Bu durumun, ifade özgürlüğü ve demokratik hakların kısıtlanmasına neden olabileceğini belirtti. Yasanın, “Uluslararası etki ajanları” olarak tanımlanacak kişiler ve gruplar üzerindeki denetimi artıracağını söylerken, bunun yurt dışında Türkiye aleyhine faaliyet gösteren gruplar için bir tehdit olarak görülebileceğini ifade etti.
Ayrıca, Fatih Ergin, yasanın uygulanması sürecinde delil ve bilgi toplanma yöntemlerinin ne olacağına dair belirsizliklerin olduğunu da dile getirdi. Yürütmenin, yasayı nasıl yorumlayacağı ve uygulayacağı konusunda birçok sorunun bulunduğuna dikkat çeken Ergin, bu tür yasaların genelde sıkı denetim mekanizmalarıyla birlikte geldiğini hatırlattı. Bunun da kamusal alanda güven kaybına yol açabileceğini ileri sürdü.
Ergin, yasanın kabul edilmesinin yalnızca ulusal etkileriyle sınırlı kalmayıp, uluslararası diplomatik ilişkiler üzerinde de olumsuz etkiler yaratabileceğine dikkat çekti. Türkiye’nin yurtdışında lobicilik faaliyetlerine katılımının zorlaşabileceğini vurgulayan gazeteci, aynı zamanda bu durumun Türkiye’nin uluslararası arenadaki imajını da olumsuz etkileyeceğini öngördü. Ayrıca, yasadan en çok etkilenecek gruplar arasında, insan hakları savunucuları ve gazetecilerin yer alacağını ifade etti.
Programda konuşan Ergin, “Bu yasa meslektaşlarımın, muhalefetin ve sivil toplumun sesini kısıtlama amaçlı bir araç olarak kullanılabilir” diyerek durumu eleştirdi. Bu yasanın, bağımsız gazeteciliğin ve muhalif duruşların susturulması açısından ciddi bir tehdit unsuru olabileceğine inandığını belirtti. Kamuoyunun dikkatini çekmek için bu yasanın son derece önemli olduğunu ve yasakların sıkılaştığı bir dönemde, demokratik hakların savunulması gerektiğine vurgu yaptı.
Son olarak, Fatih Ergin, bu tür yasaların geçmişte de benzer sonuçlara yol açtığını ve tarihsel örneklerdeki tecrübelerin göz önünde bulundurulması gerektiğini ifade etti. Yasanın getireceği muhtemel etkiler, Türkiye’deki demokratik yapının ne denli zayıflayabileceğine dair ciddi endişeler doğuruyor. Duygu ve düşüncelerin özgür bir şekilde ifade edilebilmesi, demokratik bir toplumun temel taşlarından biri olarak kabul edilirken, bu yasanın uygulamaları, toplumda derin yaralar açma potansiyeline sahip.
Medya ve kamusal alandaki tüm bu gelişmeler, Türkiye’nin demokratik yapısını ve bireysel hakları koruma adına büyük önem taşıyor. Böyle bir yasayla ilgili dikkatli ve titiz olunması, hukukun üstünlüğünün sağlanması açısından elzem görünüyor. Bu yüzden, toplumun her kesiminin bu tartışmalara katılması ve sesini yükseltmesi büyük bir önem taşıyor.