Olay, 16 Kasım tarihinde Türkiye’nin başkenti Ankara’nın Sincan ilçesine bağlı Plevne Mahallesi’nde gerçekleşti. İddialara göre, sosyal medya platformları üzerinden uzun süredir tartışan ve husumet besleyen iki fenomen, Cansum Şener ve Çağlayan Yıldırım, yüz yüze buluşma kararı aldı. Ancak, bu buluşma sırasında yaşanan diyaloglar yükseldi ve bir müddet sonra ciddi bir tartışmaya dönüştü. Bu tartışma, bir silahlı kavgaya evrildi. Arbede sırasında, Cansum Şener yanında bulundurduğu tabancayla Çağlayan Yıldırım’ın bacağından vurdu. Bu olay, sosyal medyada hızla yayılarak büyük bir kamuoyunu etkiledi.
Olayın hemen ardından, Cansum Şener ve onun erkek arkadaşı M.A. gözaltına alındı. Yaralanan Çağlayan Yıldırım ise hastaneye kaldırıldığı için tedavi altına alındı. Yıldırım, hastanede gördüğü tedavinin ardından taburcu edildi fakat bu sürecin hemen ardından o da gözaltına alındı. Gereken hukuki süreçler başlatıldı ve olayın tüm boyutlarıyla araştırılması için adli mercilere intikal etti.
Tutuklama süreci, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından daha sonra kamuoyuna duyuruldu. Cansum Şener, Ankara Batı Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliği tarafından “kasten öldürmeye teşebbüs” suçundan tutuklandı. Bunun yanı sıra, Şener’in erkek arkadaşı M.A. ile yaralı olarak hastaneden çıkan Çağlayan Yıldırım hakkında çeşitli adli kontrol tedbirleri uygulandı. Bu tedbirler arasında konutunu terk etmeme ve yurtdışına çıkış yasağı gibi düzenlemeler yer aldı.
Görüntülere Erişim Engeli
Olayın ardından, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı dikkat çeken bir açıklama yaptı. Başsavcılık, sosyal medya platformları üzerinde yayımlanan şiddet içerikli görüntülerin kamu düzenini korumak ve suç işlenmesini önlemek amacıyla erişim engeli kararı alındığını açıkladı. Bu kapsamda, Ankara Batı Nöbetçi Sulh Ceza Hâkimliği, 5651 sayılı Kanun’un 8/A maddesi gereğince, olay anına ilişkin görüntülerin internet ortamında yayınlanmasına yasak getirdi. Bu karar, suçun işlenmesini önlemek ve toplum huzurunu sağlamak adına önemli bir adım olarak değerlendirilmektedir.
Yaşanan bu olay, sosyal medya fenomenleri ve çevrelerinde yaşanan gerilimlerin ne kadar tehlikeli boyutlara ulaşabileceğini bir kez daha gözler önüne serdi. Türkiye’de fenomen kültürünün artışıyla birlikte, bu tür çatışmaların önlenmesine yönelik önlemlerin ve sosyal medya regulasyonlarının gerekliliği daha fazla tartışılmaya başlandı. Olayın ardından, kamuoyunda oluşan infial, benzer durumların önlenmesi adına toplumun bilinçlendirilmesi ve yasaların güçlendirilmesi gerekliliğini ortaya çıkardı.