FETÖ (Fethullahçı Terör Örgütü) ile bağlantısı olan firari gazeteci Cevheri Güven’in sosyal medya üzerinden yaptığı propaganda, Ankara’nın çeşitli emniyet teşkilatlarında görevli bazı polis memurlarının tutuklanmasına yol açtı. Bu bağlamda, Ankara Emniyet Müdürlüğü’nde görevli olan polis memuru Serkan Dinçer, Ankara eski Emniyet Müdür Yardımcısı Murat Çelik, Organize Suçlarla Mücadele eski Şube Müdürü Kerem Gökay Öner ve yardımcısı Şevket Demircan hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü soruşturma tamamlandı ve bir iddianame hazırlandı.
İddianame, Serkan Dinçer’in cep telefonunda yapılan incelemelere dayanmaktadır. Bu incelemelerde, Dinçer’in telefonunda bulunan mesajlar, dosyalar ve fotoğrafların, Cevheri Güven’in yayınladığı belge ve bilgilerle bire bir aynı olduğu tespit edilmiştir. Bu durum, Dinçer’in Cevheri Güven ile doğrudan bir bağlantısının bulunduğunu göstermektedir. Dikkat çekici bir diğer husus ise, Güven tarafından Youtube kanalında paylaşılan video içeriklerinde bahsedilen konuların, Dinçer’in emniyette görev yaptığı döneme ilişkin görev tanımına uygun olduğudur. Yani, Güven’in ortaya koyduğu bilgiler ve iddialar, Dinçer tarafından bilinçli bir şekilde paylaşılmış gibi görünmektedir.
Başsavcılık tarafından hazırlanan iddianamede, sadece Serkan Dinçer için değil, aynı zamanda diğer sanıklar olarak değerlendirilmiş isimler için de ceza talep edilmiştir. Dinçer hakkındaki suçlamalar, ‘Silahlı terör örgütüne üye olma’ suçunu kapsamaktadır ve bunun için 15 yıla kadar hapis cezası istemi söz konusudur. Diğer sanıklar olan Murat Çelik, Kerem Gökay Öner ve Şevket Demircan için ise, 20 yıla kadar hapis cezası talep edilmektedir. Bu durum, Ankara Emniyeti’nde yaşanan olayların ne denli derin ve karmaşık bir yapıya sahip olduğunu göstermektedir.
Ayrıca, iddianamede, Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü’nde çalışan bazı polis memurlarının da Cevheri Güven’e gidecek belgeleri Serkan Dinçer aracılığıyla ulaştırdığı belirtilmiştir. Bu durum, örgütle olan ilişkilerin yalnızca Dinçer ile sınırlı kalmadığını, aynı zamanda emniyetin diğer kadrolarının da bu süreçte aktif bir rol oynadığını ortaya çıkarmaktadır. Bu noktada, Ankara’daki emniyet teşkilatının içindeki bazı unsurların, FETÖ ile bağlantılı olan bu olayların içine nasıl dahil olduğu ve bu yapı ile olan ilişkilerinin hangi boyutlara ulaştığı önemli bir soru işareti olarak ön plana çıkmaktadır.
Tüm bu gelişmeler, Türkiye’deki güvenlik birimlerinin FETÖ gibi örgütlerle mücadele konusundaki hassasiyetini ve bu mücadelenin getirdiği zorlukları gözler önüne seriyor. Özellikle, emniyet teşkilatındaki bazı mensupların bu tür yapılarla ilişkileri, mücadelenin ne denli zor ve karmaşık bir süreç olduğunu açıkça göstermektedir.