Gazeteci Furkan Karabay, sosyal medya üzerinden yaptığı paylaşımlar ve Esenyurt Belediyesi eski Başkanı Ahmet Özer’e dair yayımladığı bir haber nedeniyle gözaltına alındı. Karabay, 6 Kasım 2023 tarihinde “A’dan Z’ye Ahmet Özer soruşturması: Konser, devletin tutanakları, başsağlığı ve bir babanın fotoğrafı tutuklama gerekçesi yapıldı” başlıklı bir haber yayımlayarak, Ahmet Özer’in hukuki süreciyle ilgili dikkat çeken detaylara yer vermişti. Haberde, Özer’in tutuklanmasına sebep olan iddialar ve olaylarla ilgili önemli bilgiler paylaşılmıştı.
Karabay, bu haberi yayımladıktan sonra aynı içerikle ilgili bir dizi sosyal medya paylaşımı yaparak, takipçilerini bilgilendirmişti. Ancak bu paylaşımlar, gözaltına alınmasına zemin hazırladı. 10Haber muhabiri olan Furkan Karabay, 10 Kasım 2023 sabah saatlerinde güvenlik güçleri tarafından gözaltına edildi.
Kendisine yöneltilen suçlamalar oldukça ciddiydi. 10Haber’in aktardığı bilgiye göre, Karabay’a ‘terörle mücadelede görev almış kişileri hedef gösterme’, ‘kamu görevlisine hakaret’ ve ‘halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma’ gibi suçlamalar yöneltildi. Bu suçlamalar, Karabay’ın hem haber içeriğinden hem de sosyal medya paylaşımlarından dolayı cezai bir süreçle karşı karşıya kalması anlamına geliyordu.
Karabay, gözaltına alındıktan sonra savcılıkta ifade verdi. Daha sonra, tutuklama talebiyle nöbetçi sulh ceza hakimliğine sevk edildi. Burada yapılan değerlendirmeler sonucunda Karabay, tutuklanarak cezaevine gönderildi. Bu gelişmeler, hem gazetecilik faaliyetleri hem de ifade özgürlüğü açısından tartışmalara yol açtı. Gazeteciler ve insan hakları savunucuları, bu tür tutuklamaların basın özgürlüğüne yönelik tehditler oluşturduğunu belirtirken, Furkan Karabay’ın durumu kamuoyunda geniş yankı buldu.
Furkan Karabay’ın gözaltına alınması ve ardından tutuklanması, Türkiye’de basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü ve gazetecilik yasaları üzerine tartışmaları alevlendirdi. Birçok meslektaşı, Karabay’ın ifade özgürlüğü hakkının ihlal edildiği ve herhangi bir suçlamasının siyasi nedenlere dayandığı görüşünde birleşti. Bu olay, Türkiye’deki gazetecilerin karşı karşıya kaldıkları zorlukların bir başka örneği olarak değerlendirildi.
Gazetecilik pratiği açısından bu durum, hem bireylerin bilgilenme hakkı hem de medyanın bağımsızlığı açısından endişe verici bir tablo çizmektedir. Özellikle iktidarın, muhalif seslere ve eleştirilere nasıl yanıt verdiği üzerine ciddi sorgulamalar yapma gerekliliği doğmaktadır. Tüm bu gelişmeler, medyanın olayları aktarma şekliyle ilgili endişeleri yeniden gündeme getirirken, Furkan Karabay’ın durumu da adaletin nasıl işletildiği üzerine ciddi tartışmalara yol açmasına neden olmuştur.