Türkiye’de iktidar, kendi müteahhitlerine milyonlarca lira vergi borcunu affederken, eğitim alarak üniversiteyi başarıyla bitiren ancak iş bulmakta zorlanan gençlerin üzerine yoğun bir baskı kurmuş durumda. Bu gençler, zorlu şartlar altında elde ettikleri diplomalarıyla hayata atılmaya çalışırken, devlet tarafından karşılaştıkları engellerle umutsuz bir durumla karşı karşıya kalıyorlar.
Son dönemlerde Kredi Yurtlar Kurumu’ndan (KYK) kredi alan ve borcunu ödeyemeyen gençlere, önceden bir bilgilendirme yapılmadan, tüm bankacılık hesaplarına bloke konulması ve kredi kartlarının kapatılması gibi işlemler gerçekleştirildi. Zaten zor bir süreçte olan bu gençler, banka hesaplarına konulan bu bloke ile birlikte daha da zorlu bir sürecin içine itildiler. Bu durumu CHP Samsun Milletvekili Murat Çam, banka hesabı dondurulan ve kredi kartı kapatılan bir üniversite mezunu gencin babasından gelen bir mesaj aracılığıyla kamuoyuna duyurdu. Mesajda, “Oğlumun telefonuna KYK borcu hakkında bir mesaj geldi. Hesaplarına bloke konulmuş,” ifadeleri yer aldı.
Murat Çam, bu durumun sadece tek bir gencin başına gelmediğini, son 5-10 yılda mezun olmuş birçok gencin benzer işlemlerle karşılaştığını belirtti. Bir emekli öğretmen olarak, bu utanç verici tabloyu yaratan iktidara seslenerek, “Gençlerimizin geleceklerini karartmakla yetinmediniz, şimdi de boşalttığınız hazineyi doldurmak için gençlerimizin banka hesaplarına çöküyorsunuz,” sözleriyle durumu daha fazla eleştirdi. 2024 yılı için toplamda 1.5 milyon öğrenciye burs ve kredi verileceği bilgisi de ayrıca kaydedilmişti.
Bu çerçevede, AKP’li Rümeysa Kadak’ın Oxford Üniversitesi’nde yüksek lisans yapması sonucunda karşılaştığı burs miktarları da gündeme geldi. Kadak, en yüksek burs oranıyla bile toplamda 2 milyon 662 bin TL ödemek zorunda kaldığını ortaya koydu. Bu durum, iktidar yönetiminin bursa ve krediye erişim konusunda ciddi adaletsizlikler yaşandığını gözler önüne seriyor.
Gençlerin iş bulmakta güçlük çektiği, yüksek eğitim masraflarının ve yaşam giderlerinin yanı sıra, devletin özelinde süregelen bu uygulamaların da onları maddi olarak zor duruma soktuğu açıkça ortada. Eğitim alanında yapılan bu tür uygulamalar, Türkiye’nin geleceği olan gençleri daha da umutsuz bir duruma sokarak, toplumsal yapının uzun vadede zarar görmesine neden olabilir.
Bunun yanı sıra, Türkiye’deki siyasi iktidarın bu tür uygulamalarla kamuoyunda yaratmaya çalıştığı imaj da giderek sorgular hale geldi. Hükûmetin kendisine yakın olan müteahhitlere yönelik halefiyetleri ve gençlerin üzerindeki baskı, kamuoyunun adalet anlayışının zedelenmesine neden olmaktadır.
Sonuç olarak, İktidarın bu tutumunun gençlere olan güveni sıfırlamakla kalmayıp, ekonomik ve sosyal dengenin bozulmasına da zemin hazırladığı düşünülmektedir. Gençlerin geleceğini karartmaktansa üzerlerindeki yüklerin hafifletilmesi ve adil bir eğitim finansmanı sisteminin oluşturulması gerekmektedir.
