Dün akşamdan itibaren iktidar yanlısı televizyonlarda gördüğüm manzara benim için bir “Deja Vu” etkisi yarattı. Özellikle, daha ifadeleri bile alınmamış olan insanlar hakkında sızdırılan bilgiler, son 15 yılda hiçbir ders alınmadığını gösteriyor. Şimdiden “bavul gazeteciliğinin ilk gönüllü fedaileri” ortaya atıldı ve bu durum, geçmişte Silivri’de yaşadığımız fecaatin bir tekrarını andırıyor.
Bu “itirafçılar” daha ilk günden ortaya çıktı
İlk gün itibariyle “itirafçılar” sahneye çıktı. Fakat bu durum, tıpkı Silivri mezaliminin başlangıcındaki “Danıştay” davasındaki itirafçıların ortaya çıkışını hatırlattı. Unutmayalım ki, “Danıştay baskını Cumhuriyet gazetesinde planlandı” iftirasını atan “itirafçı çetesi” gibi, bu süreçte de benzer bir oluşum gelişiyor. Eğer bu modelle ilerleyeceksek, arkasından “gizli tanıklar” akıllara gelecek. Kısacası, acayip takma isimler altında dolu dolu “gizli tanık” ifadeleriyle karşılaşacağız. Kim mi olacak bu itirafçı ve gizli tanıklar? Onlardan birinin hikayesini hemen paylaşayım, çünkü bu hikaye kendi başımdan geçti.
1 Kasım 2012 günü Anadolu Ajansı’nın geçtiği bir haber
Hürriyet’teki odamda 1 Kasım 2012 günü otururken, önüne bir Anadolu Ajansı haberi geldi. Başlığı tam olarak şöyleydi: “Gizli tanıktan Ertuğrul Özkök iddiası…” Aralarında eski Genelkurmay Başkanı Emekli Orgeneral İlker Başbuğ, gazeteci Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal’ın bulunduğu 274 sanıklı Ergenekon davası sürecinde bir “gizli tanık” ortaya çıkmış ve beni de bu davaya dahil etmek için birçok asılsız bilgi sunmuştu.
Hayatımda duymadığım matbaa, hayatımda duymadığım kitap
Bakalım o gizli tanık ne demiş? Anlattığı şeyleri dikkatle okudum: Bir matbuanın adını duymadım; o matbaada basılan bir kitaptan bahsediyordu ama böyle bir kitap yoktu. “Bu kitabı Ergenekon davasını bitirecek, bunu manşetten verin” diyerek ben talimat vermişim! Ancak, tüm bu iddialar, benim hayatımda bir yer tutmadığı gibi, doğru da değildi.
Dava açamayız, Tanık Koruma Kanunu var
Haberi okur okumaz avukatı aradım ve bu “gizli tanık” hakkında dava açmayı önerdim. Ancak avukatlarım, “Sonuç alamayız, ‘Tanık Koruma Kanunu’ ile korunuyoruz” dediler. Sembolik bir dava açmayı önerdim, ama o karanlık itiracı, “Tanık Koruma Kanunu”nun zırhına bürünmüştü. Sonuç olarak, kendisine koruma kalkanı oluşturdu bir mahkeme kararıyla.
İnanılmaz bir şey oldu, Yargıtay “Açıklayın bunun ismini” dedi
Bunun üzerine “Yargıtay’a gidelim” dedim. Benim gibi başka mağdurların da olduğunu öğrendim ve hiç beklemediğimiz bir gelişme yaşandı. Yargıtay, bu karanlık insanların gerçek kimliklerinin açıklanmasına karar verdi. İşte benim gizli tanık hikâyem tam burada başlamıştı.
İlk gizli tanık Nazilli cezaevinden bir katil
Benimle ilgili komplo kuran o gizli tanık aslında kimdi? Nazilli cezaevinde yatan, hüküm giymiş bir katil: Adı Cihan Oskay’dı. Araştırmalarım derin