Dünya genelinde yaşanan savaşlar ve çatışmalar, milyonlarca insanı göçe zorluyor. BM verilerine göre, şu anda 120 milyon hareket halinde olan kişi, evlerine dönemiyor. Bu göç dalgalarının etkilediği ülkelerden biri de Türkiye gibi ve iç göçler de ekonomik sebeplerden dolayı şehirleri zorluyor.
Göçmenleri karşılayan ülkelerde güvenlik endişesi artıyor ve toplumda sert tedbirler talep ediliyor. Yönetime karşı sertleşme talepleri, güvensizlik hissinin ve medyanın etkisiyle yükseliyor. Ancak adaletin sağlanması için daha mütevazı adımlar atılabilir. Hukukun kesinliği ve herkesin eşit yargılanacağına dair güven sağlanmalıdır.
Anayasa meselesinde ise Hüda Par Genel Başkanı’nın Anayasa’nın değiştirilemez maddeleri hakkındaki çıkışı tartışmalara neden oluyor. Ancak Türkiye’de vatandaşların gündeminde genellikle siyasi rejim, başkent, bayrak gibi konular yer almıyor. Anayasa maddelerinin koruyucu gücüne inanmak doğru değil ve asıl mesele, demokrasiye ve hukuka engel olan maddelerin kaldırılmasıdır.
Türkiye Bektaşileri, Arnavutluk’ta kurulması planlanan Bektaşi “Vatikan’ı”na karşı çıkıyorlar. Bektaşi geleneğine göre bu projenin eski geleneği bozacağını düşünüyorlar ve Arnavutluk’ta böyle bir merkezin olmasına karşı çıkıyorlar.
Son olarak, yeni bir sağlık trendi olarak evde serum bağlatmak yükselişte. Kan değerleri, nabız, tansiyon gibi değerlerin sürekli kontrol edilmesi ve serum takılması moda haline geldi. Ancak genç yaşta yaşanan sağlık problemleri bu kadar fazla önemsenirken, asıl sorunun insanların endişe ve hastalık odaklı hale getirilmesi olduğu düşünülmekte.
Sonuç olarak, savaşlar nedeniyle artan göç dalgaları ve güvenlik endişeleri, toplumların ve yönetimlerin zorlu bir süreçten geçmelerine sebep olmaktadır. Adalet, anayasa ve sağlık gibi temel konularda alınan önlemler, toplumun refahı ve huzuru için kritik öneme sahiptir.
