Hrant Dink’in öldürülmesiyle ilgili FETÖ elebaşı Fetullah Gülen, eski savcı Zekeriya Öz, jandarma ve eski emniyet görevlileri ile gazetecilerin de aralarında bulunduğu 78 sanığın yargılandığı dava, Yargıtay’ın 15 sanık hakkında verdiği bozma kararının ardından yeniden görülmeye devam ediyor. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılan duruşmaya, tutuklu sanıklar Muharrem Demirkale, Yavuz Karakaya, Okan Şimşek, Veysal Şahin, Ali Öz, Volkan Şahin, Onur Karakaya ve taraf avukatları katıldı.
Cumhuriyet Savcısı duruşmada esasa ilişkin mütalaasını sundu. Mütalaada, sanıklar Osman Gülbel, Veysel Şahin, Onur Karakaya, Okan Şimşek, Mehmet Ayhan, Hasan Durmuşoğlu, Gazi Günay, Ali Öz hakkında “Tasarlayarak kasten öldürme” ve “Anayasayı ihlal” suçlarından 2’şer kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talep edildi. Sanık Bekir Yokuş ise “Tasarlayarak kasten öldürmeye yardım” ve “Anayasayı ihlal” suçlarından ağırlaştırılmış müebbet ve 22,5 yıldan 30 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılandı.
Mahkeme, sanıkların ve avukatlarının mütalaaya karşı savunma hazırlamaları için duruşmayı erteledi. Hrant Dink’in öldürülmesine ilişkin bu dava, Türkiye’de önemli bir yargılama sürecini temsil etmektedir. Dink, 2007 yılında Agos Gazetesi’nin önünde uğradığı suikast sonucu hayatını kaybetmiş ve suikast düzenlenen kişilerin yargılanması uzun bir süreci kapsamaktadır.
Bu davanın FETÖ elebaşı Fetullah Gülen’in de dahil olduğu önemli isimlerin yargılanmasıyla Türkiye’deki derin devlet ilişkilerinin de gün yüzüne çıkmasına neden olmaktadır. Yargıtay’ın bozma kararıyla yeniden açılan davada, adaletin tecelli etmesi ve suikastın arkasındaki güçlerin ortaya çıkarılması beklenmektedir. Dink’in ölümü, Türkiye’de ifade özgürlüğü ve azınlık hakları konusunda da önemli bir dönüm noktası olmuş ve her kesimden insanın adalet talebiyle takip ettiği bir sürece dönüşmüştür.
Yargılanan sanıklar arasında yer alan eski güvenlik görevlileri, gazeteciler ve diğer kişilerin suçlu bulunması durumunda Türkiye’de hukukun üstünlüğünün ne denli önemli olduğu bir kez daha vurgulanacaktır. Davanın ilerleyen süreci, Türkiye’deki demokratik değerlerin ve adalet sisteminin güçlendirilmesi adına önemli bir adım olacaktır. Bu dava, Hrant Dink’in anısına yapılan bir adalet mücadelesi olarak da nitelendirilmektedir.
