Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Erinç Sağkan, sosyal medya platformları üzerinden önemli bir açıklamada bulunarak, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın İstanbul Barosu Başkanı İbrahim Kaboğlu ve yönetim kurulunun görevine son verilmesi talebiyle açtığı davaya sert tepki gösterdi. Sağkan, bu durumu hukuksuzluk olarak nitelendirerek, hukukun üstünlüğünü ve adaletin sağlanması adına mücadele edeceği mesajını verdi.
“HUKUKSUZLUĞA KARŞI MESLEKTAŞLARIMIZIN YANINDAYIZ”
Sağkan’ın açıklamaları, toplumsal bellek açısından önemli bir yere işaret ediyor. Özellikle Türkiye’deki demokrasi mücadelesinin tarihindeki kritik dönemlerden biri olarak kabul edilen 12 Eylül 1980 darbesinin ardından yaşanan hukuksuzluklar, bu bağlamda tekrar gündeme geldi. O dönemde, cunta yönetimi olarak bilinen askeri otorite tarafından İstanbul Barosu kapatılmış ve bu durum, hukukun rafa kaldırıldığının bir göstergesi olarak anılmaktadır.
Yıllar içerisinde hukuksuz uygulamalar devam etse de, Sağkan, bu durumu yalnızca geçmişle sınırlı tutmamakta; günümüzde, 2025 itibariyle İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın İbrahim Kaboğlu ve yönetim kurulu üyeleri hakkında açtığı davanın da benzer bir eğilim olduğunu belirtmektedir. Bu tür davalar, erkin yanında yer alanların muhalif seslere karşı geliştirdiği baskı ve tahakküm stratejilerinin bir parçası olarak değerlendirilmektedir.
Erinç Sağkan, açıklamasında, “Yöntemler değişiyor belki ama yaklaşık yarım asırdır değişmeyen tek şey erkin yanında yer alanların muhalif gördüğü kesimlere karşı baskı ve tahakküm kurma çabası,” diyerek toplumsal hafızayı canlı tutmayı amaçlamaktadır. Bu bağlamda tarihsel perspektifle, hem geçmişte hem de günümüzde yaşanan haksızlıkların güzel bir ortak özelliği olduğunu vurgulamaktadır: Tarih, haklı olanı ve haksız olanı ayrıştırmakta hiç hata yapmamaktadır.
Son olarak TBB Başkanı Sağkan, İstanbul Barosu ve mensubu tüm avukatların iradesinin her zamanki gibi hukuksuzluğa karşı duracağını ifade ederek, bu süreçte meslektaşlarının yanında olduğunu duyurdu. Bu tür açıklamalar, Türkiye’nin hukuk devleti ilkelerine ve adalet sistemine olan inancın bir yansımasıdır ve adalet arayışının devam edeceğinin önemli bir göstergesidir.
Sonuç olarak, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın açmış olduğu davanın tüm hukuki ve toplumsal boyutları, Türkiye’deki adalet sistemine dair önemli tartışmaları da beraberinde getirecek gibi görünmektedir. Hukukun üstünlüğü, adaletin tecellisi ve bireylerin hakları bağlamında yapılacak olan her türlü hukuksal müdahale, yalnızca bireyleri değil, aynı zamanda toplumu da etkileyecek bir süreçtir. Bu bağlamda hukuk camiasının tutumu, toplumun genel adalet anlayışını şekillendirecek önemli bir unsur olacaktır.