İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin CHP’li yönetimi, ittifak ortaklarına yer açmak amacıyla mevcut çalışanlarını mağdur etmeye devam ediyor. Son olarak, 4. evre kanser hastası olan Zeynep Fulya Güler’in durumu gündeme geldi. Güler, “Senin yerine başkası gelecek, yer açmamız lazım” denilerek işinden uzaklaştırıldı. AK Parti döneminde tedavi sürecinde gereken tüm yardımların yapıldığı Güler, CHP’li yönetimin bu tavrı karşısında büyük bir şok yaşadı. Güler, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na seslenerek, “Kanser hastası ve yalnız bir anne olarak bugüne kadar evladımı tek başıma büyütmek için çaba sarf ettim. Ancak, yardımlar olmadan bu mücadeleyi sürdürmek imkansız. Lütfen bizi böyle kolayca gözden çıkarmayın” ifadelerini kullandı.
Zeynep Fulya Güler’in durumu, İstanbul’da kamuoyunda geniş yankı uyandırdı. CHP’li yönetimin, insanların sağlık durumlarını ve kişisel acılarını hiçe sayarak sadece siyasi hesaplar doğrultusunda atamalar yapması tepki topladı. Güler’in yaşadığı mağduriyet, İstanbul’un en üst düzey belediyesinde bile insan odaklı bir yönetimin olmadığını ortaya koydu.
Bu olayla birlikte, CHP’li İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin adalet anlayışının ve insan haklarına verdiği önemin sorgulanması kaçınılmaz hale geldi. Zeynep Fulya Güler gibi kritik bir sağlık sorunu yaşayan bir çalışanın, sadece siyasi nedenlerle işten uzaklaştırılması, partinin ve yönetimin gerçek niyetini ortaya koymaktadır.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ise yaşanan bu olay karşısında sessiz kalmayarak adeta duyarsızlığını bir kez daha sergilemiş oldu. İmamoğlu, seçim kampanyası sürecinde vaat ettiği “insan odaklı yönetim” söyleminin ne kadar samimi olduğunu bir kez daha gözler önüne sermiş oldu.
Zeynep Fulya Güler’in hikayesi, İstanbul’da yaşayan ve çalışan birçok insanın da karşılaştığı bir gerçeği gün yüzüne çıkardı. İnsanların sağlık sorunları ve kişisel travmaları, siyasi hesaplar doğrultusunda hiçe sayılarak mağduriyetler yaşamaları kabul edilemez bir durumdur. Güler’in yaşadığı olay, sadece bir bireyin değil, toplumun genel yapısını da sorgulamamıza neden olmaktadır.
Sonuç olarak, Zeynep Fulya Güler’in yaşadığı bu haksızlığın, sadece bir siyasi partinin tutumunu değil, ülke genelindeki insan hakları ve adalet anlayışını da sorgulamamız gerektiğini ortaya koymaktadır. İnsanların sağlık ve sosyal durumları siyasetin odağı haline geldiğinde, toplumun geleceği için büyük bir tehlike söz konusudur. Bu nedenle, her kesimin insan haklarına saygı göstererek, adil ve şeffaf bir yönetim anlayışı benimsemesi gerekmektedir.