İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) yönelik yürütülen yolsuzluk ve terör soruşturmaları sonrasında Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) yaptığı çağrı üzerine düzenlenen izinsiz gösterilere katıldığı iddia edilen 139 şüpheli hakkında, 3’er yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı. Hazırlanan iddianamede, yasaklama kararının tüm şüphelilere tebliğ edilmesine rağmen toplanan kalabalığın dağılmakta direndiği ve polislere saldırarak taşkınlık gösterdiği vurgulandı. Dağılmayı reddeden eylemcilere orantılı bir müdahalede bulunulduğu ve pek çok şüphelinin bu sırada yakalandığı ifade edildi.
Öte yandan, incelenen görüntü kayıtlarında eylemcilerin, güvenlik güçlerine karşı ciddi bir şekilde taş, sopa, şişe, yanıcı ve yakıcı maddeler ve sert cisimler kullanarak karşılık verdikleri tespit edildi. İddianamede, şüphelilerin, emniyet birimlerinde ve mahkemelerdeki savunmalarında, herhangi bir baskı ya da teşvik ile eyleme katılmadıklarını belirttikleri yer aldı. Bu durum, eylemcilerin suçlamaları kabul etmemesi ile sonuçlandı.
Şüpheliler hakkında yapılan değerlendirmelerde, 139 kişinin fikir ve eylem birliği içerisinde hareket ettikleri tespit edildi. Bu bağlamda, “Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet” suçlamasıyla, şüphelilerin 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezası almaları talep edildi. Ayrıca, “görevi yaptırmamak için direnme” ve “Cumhurbaşkanına hakaret” suçlarından da ayrı soruşturmalar yürütüldüğüne dikkat çekildi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik yürütülen yolsuzluk ve terör soruşturmaları dolayısıyla CHP’nin çağrısıyla düzenlenen izinsiz gösterilere katıldığı gerekçesiyle davalık olan şüpheli sayısı ise toplamda 819’a ulaştı. Bu şüphelilerin arasından 278’inin tutuklu olduğu bilgisi verildi. Konuyla ilgili olarak, 20 ayrı iddianamenin Asliye Ceza Mahkemesi’nde değerlendirildiği bildirildi.
Bu dava, Türkiye’deki siyasi eylemlerin son derece hassas olduğunu ve yasaların uygulanma şeklinin bile yorumlanabileceği bir dönemde açılmıştır. Özellikle büyükşehir belediyelerine yönelik araştırmaların ve soruşturmaların artması, iktidarla muhalefet arasındaki gerginliği daha da artırmaktadır. Siyasi parti yöneticilerinin, bu tür eylemleri düzenleyen kitlelere yönelik tutumları ve açıklamaları, Türkiye’nin siyasi atmosferini doğrudan etkilemektedir.
Sonuç olarak, İstanbul’daki bu dava, sadece bireysel şüphelilerin değil, aynı zamanda tüm Türkiye’deki muhalefetin durumu üzerinde de önemli bir etki yaratıyor. Kamuoyundaki tepkiler, siyasi partilerin eylemlerinin ve uygulamalarının ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Yargı sürecinin nasıl gelişeceği, ilerleyen günlerde Türkiye’deki siyasi dengeleri ve muhalefet hareketlerini belirleyebilir. Bu nedenle, bu dava sadece bir yolsuzluk ve terör soruşturması olmaktan ziyade, daha büyük bir siyasi hesaplaşmanın bir parçası haline gelmiştir.