Son zamanlarda İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) ve bazı ilçe belediyelerine yönelik başlatılan bir soruşturma, birçok kişinin gözaltına alınmasına yol açtı. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu başta olmak üzere, Beylikdüzü ve Şişli Belediye Başkanları da bu süreçte yer alan isimler arasında. Gözaltı kararlarının ve soruşturmanın detayları hala gün yüzüne çıkarken, son dönemde dikkat çeken bazı iddialar ortaya atıldı. En çarpıcı iddia ise, İBB’nin İstanbul’un tanınmış alışveriş merkezlerinden birinden tehdit yoluyla rüşvet talep ettiği yönünde oldu.
CNN TÜRK İstanbul Haber Müdürü Nihat Uludağ, olayın detaylarını aktararak, rüşvet talep edilen yerin Capacity AVM olduğunu belirtti. Bu alışveriş merkezi, soruşturmada mağdur konumundaki AVM sahiplerinin de durumu ile ilgili önemli bir dosya. AVM sahiplerinin şu an mağdur olarak tanımlandığı bu süreçte, İBB Meclis İştirakler Bağlı Kuruluşlar Komisyon Başkanı Ertan Yıldız‘ın, emniyet takibinden kaçmak için cep telefonunu eşinin çantasına yerleştirerek bir plan yapmış olması dikkat çekici bir detay olarak öne çıkıyor. İşte bu söz konusu olay, nasıl bir kamu gücünün kullanılarak rüşvet alındığını göstermesi açısından önem taşıyor.
Soruşturmanın ilk sonuçlarından birisi de, Süleyman Atik isimli bir kişinin gözaltına alınması. Atik, iddialara göre AVM sahiplerine giderek, “15 yıldır burada yeterince para kazandınız, artık biraz da bize vereceksiniz” diyerek, tehdit ve rüşvet talebinde bulunuyor. Süleyman Atik’in AVM sahiplerinden 5 milyon Euro talep ettiği ve aksi takdirde AVM’ye deprem dayanıklılığı ile ilgili ceza kesecekleri konusunda tehditte bulunduğunu belirten bilgiler kamuoyuna yansıdı. İlgili AVM’ye bu bağlamda 197 milyon TL ceza kesildiği ve bunun yürütmesinin durdurulması için mahkemeye başvurulduğu kaydedildi.
Süleyman Atik’in rüşvet talep etmediği durumlarla ilgili olarak, kendisine “İki yıl sonra cumhurbaşkanı olacak kişiyi karşınıza almak istemezsiniz” şeklinde bir tehditte bulunduğu da öne sürüldü. Bu tür ifadeler, kamu gücünün nasıl kötüye kullanıldığını ve rüşvetin alındığına dair kanıt niteliğinde yorumlandı. Bu bağlamda, gözaltına alınan kişilerin ifadeleri ile soruşturmanın derinleşmesi bekleniyor.
Bununla birlikte, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın gözaltına aldığı Hakan Karanis isimli kişi de dikkat çeken bir diğer isim. Karanis’in herhangi bir ticari faaliyeti olmamasına rağmen lüks bir yaşam sürdüğü ve sürekli Ekrem İmamoğlu‘nun yakınında yer aldığı iddiaları geçerliliğini koruyor. Karanis ve İmamoğlu’nun Kıbrıs’ta aynı okulda okuduğunu belirten İmamoğlu, şu an zenginleşme süreci ve kaynağını sorgulanıyor. İşte, bu durum da, siyasi otorite ve kamu kapitali arasındaki ilişkileri sorgulayan önemli bir boyut taşıyor.
Bu olayların yaşandığı günlerde, İstanbul’daki birçok kesimden insanın, özellikle halkın kamu kurumları ve bununla bağlantılı şahısların rüşvet ve tehdit durumlarından nasıl etkileneceği yönündeki endişeleri giderek artıyor. Rüşvet taleplerinin ve kamu gücünün kötüye kullanılmasının, şehirin ekonomik yapısını da olumsuz etkileyeceği aşikâr. Tüm bu süreçler, İstanbul’un geleceği ve İBB’nin itibarı açısından kaygı yaratan bir durum haline geliyor.
Sonuç olarak, İBB’ye yönelik başlatılan bu soruşturma, kamu gücünün kötüye kullanımı, rüşvet ve yolsuz