İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) yönelik başlatılan “terör” ve “yolsuzluk” soruşturmaları çerçevesinde, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasının ardından, yeni bir skandal ihale sürecinin detaylarını gün yüzüne çıkardı. Türkiye’nin en büyük şehirlerinden birinin yönetimiyle ilgili iddialar, halkın gündeminde sıcak bir tartışma konusu olmaya devam ediyor.
PAZARLIK USULÜ İHALEYLE 95 MİLYONLUK ŞERBETLİ TATLI
28 Şubat’ta İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin işletmeler müdürlüğü aracılığıyla açtığı ihale, kamuoyunda önemli bir yankı uyandırdı. İhale, Kamu İhale Kanunu’nun 21/B maddesine dayanarak pazarlık usulü ile yapıldı. Bu yolla, İBB’nin en az 95 milyon lira değerinde şerbetli tatlı satın alması süreci sorgulamalara yol açtı. Ayrıca, bu büyük siparişin mantığı, kamu kaynaklarının nasıl kullanıldığına yönelik ciddi endişelere neden oldu.
İhale sürecinin yalnızca yüksek tutarları değil, aynı zamanda nasıl bir yöntemle gerçekleştirildiği de dikkat çekici. İBB’nin bu ihaleye çıkarken, doğal afetler, yangın, sel ve hastalıklar gibi acil durumlar kapsamına giren bir ilan yaptığını belirtmesi, kamuoyunda çeşitli tartışmalara sebep oldu. İnsanlar, bu ihale çerçevesinde harcanan devlet kaynağının gerekliliğini sorgulamaya başladı.
DOĞAL AFET MADDESİYLE ACİL DURUM İLANI EDİP İHALEYE ÇIKILMIŞ
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin yaptığı bu büyük çaplı ihalenin detayları, yalnızca şerbetli tatlı alınmasıyla sınırlı kalmadı. İhale süreci, doğal afetler gibi olağanüstü dönemlerin fırsat olarak görülüp kullanılabileceği yönünde algılar oluşturdu. Özellikle, 95 milyon liraya mal olan ve Muş’ta bulunan bir işletmeden satın alınan şerbetli tatlının nerelerde kullanılacağı ve bu kullanımın hangi aşamada tasarruflu olduğu konuları gündeme geldi.
Halk arasında, bu tür büyük ihalelerin genellikle başkanların ya da yöneticilerin yakınları ile birlikte hareket etme potansiyelini taşıdığına dair endişeler var. İBB’nin Muş’tan şerbetli tatlı satın alması noktasında, işletmenin konumu da ayrı bir tartışma konusu haline geldi. Neden Muş’un tercih edildiği ve bu tür büyük bir alımın burada bir işletme ile yapılmasının sebepleri, kamuoyunda tartışılmaya devam ediyor.
Sonuç olarak, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin gerçekleştirdiği bu ihalelerdeki yolsuzluk ve şüpheli pratikler, devletin mali yönetim anlayışını ve şeffaflık gereksinimlerini sorgulatıyor. Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alındığı bu süreçte, İBB’nin ne denli hesap verebilir bir yönetim anlayışı sergilediği de eleştirilere maruz kalıyor. İstanbul halkı, bu tür ihalelerin arka planında neler olduğuna dair daha fazla bilgi talep ederken, konunun üstünde daha fazla durulması gerektiği görüşü ağırlık kazanıyor.
Dolayısıyla, yapılan ihalelerin yalnızca mali boyutu değil, aynı zamanda sosyal ve etik yönleri de incelenmeli, vine ihaleye çıkılan konuların gerekliliği tartışılmalıdır. Bu tür süreçlerin, yalnızca bir yönetim biçimi olarak değil, aynı zamanda kamu yararını gözeten bir anlayışla yürütülmesi gerektiği de unutulmamalıdır. Türkiye’deki diğer belediyelerde de benzer süreçler gözlemlendiğinde, halkın bu konulardan daha fazla rahatsız olmaya başlaması, yöneticilerin bu süreçlere yönelik dikkatli olmalarını gerektiriyor.
İlginin bu denli yoğun olduğu bir dönemde, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin alanında daha şeffaf ve hesap verebilir adımlar atması, halkla olan iletişimini güçlendirmesi son derece önemlidir. İhalelerin arka plan