İktidar Karşıtlığı ile Türkiye Karşıtlığının Sınırları
Yazının başlığı, “İktidar karşıtlığı ile Türkiye karşıtlığının sınırları nerede başlar nerede biter” şeklinde de olabilirdi. Kısa olanı tercih ettim. Özgür Özel, İngiliz yayın kuruluşu BBC’ye verdiği mülakatta, özellikle İngilizlerin ve İngiliz Başbakanı’nın Ekrem İmamoğlu’na sahip çıkmadığından yakınarak, “Terk edilmişlik hissediyoruz. İstanbul’un Büyükşehir Belediye Başkanı’nı alıp hapse koyuyorlar ve İngiltere buna ses çıkarmıyor… Gerçekten çok kırgınız” şeklinde duygularını ifade etti. Özel, İngiltere’nin diğer Avrupa ülkeleri kadar tepki vermemesinin üzüntüsünü ve hayal kırıklığını sadece bu ifadelerle sınırlı bırakmayarak, daha uzun cümlelerle durumu aktarmakta bulundu. “Sizi dost biliyorduk, bu nasıl kardeşlik” ifadeleriyle, Türkiye’nin uluslararası alandaki destek arayışını sorguladı.
Bu açıklamaları üzerine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Özgür Özel’e yanıt vererek, “Ülkemizi yabancılara kötülemekten hiç mi utanmıyorsunuz? Türk ekonomisine zarar vereceğim diyen bir ana muhalefet partisi lideri olur mu?” sözleriyle tepki gösterdi. Bu sözlerinin ardından, MHP Genel Sekreteri İsmet Büyükataman da duruma sert bir şekilde müdahil oldu: “Yabancı başkentlerden medet ummak, tam bağımsızlık ilkesine ihanettir. İngiltere Başbakanı’ndan destek beklediğini, alamayınca da terk edilmiş hissettiğini söylemesi, tam anlamıyla mandacı zihniyetin gönümüzdeki örneğidir” şeklinde değerlendirmelerde bulundu. Bu iktidar kanadının tepkileri, Özel’in yaptığı açıklamanın bağlamında ciddiyetle ele alınması gerektiğini ortaya koyuyor.
Gerçekten de Özgür Özel’in belki bir öfke ve üzüntüyle söylediği bu ifadeler, en hafif nitelendirmeyle talihsiz bir açıklama olarak değerlendirilebilir. Diğer ülkelerle yürütülen siyasal ilişkilerin bir kısmında, dışlayıcı olunması Türkiye’nin ulusal çıkarları açısından önemli bir sorun olarak ortaya çıkmaktadır. Bir başka ülkenin başbakanından yardım beklentisi duyulması, özellikle CHP tarihine baktığımızda kolay kolay unutulmayacak bir yanlışlık olarak işaret edilebilir. Bu tür sözler, hem günümüzde hem de gelecekte CHP’nin siyasetini olumsuz bir şekilde etkileyebilir. Birçok kişi, “Atatürk’ün kurduğu bir partinin genel başkanına bu sözlerin yakışmadığı” eleştirisini yapma hakkını kendisinde görebilir.
Özgür Özel, Genel Başkan olmasının hemen ardından, özellikle dış politika konusunda bir önceki yönetimin hatalarını tekrarlamayacağını belirtti. Dış politika konularındaki sarf edeceği sözlerde, “yüzde 85 uyumdan” bahsetmesi, geçmişteki Kılıçdaroğlu yönetiminin hatalarının farkında olduğu izlenimini veriyordu. Nitekim hem eski Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu hem de ekibinden bazı genel başkan yardımcıları, Türkiye’yi Batı’ya sıkça şikayet etmişlerdi. Bu bağlamda, Karabağ, Doğu Akdeniz, FETÖ ve PKK terör örgütleriyle mücadele konuları gibi birçok meselenin, Türkiye karşıtlığına yerleştirilebilecek ifadeler olarak yorumlandığı görülmüştü. Türkiye’deki geniş toplum kesimleriyle beraber, CHP seçmeninin de bu ifadeleri tepkiyle karşıladığı dikkatle gözlemlenmiştir. Özgür Özel bu durumu bildiği için, geçmişteki hataları tekrarlamama sözü vermişti; ancak kendisi de benzer bir yanlışa düşmüş oldu.
İktidarın yanlışlarını eleştirmek, seçim sırasında yanlış gördüğünüz durumları halka şikayet etmek her zaman muhalefetin en doğal hakkıdır. Ancak, seçilmiş bir iktidara karşı mücadelede Batılılardan ve yabancı güçlerden destek istemek, sorumluluğu başka bir yere yük