CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) bünyesindeki yolsuzluk soruşturmasının sonucunda İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından, Ramazan Bayramı’nın ilk gününde Trabzon’da İmamoğlu ailesiyle bir araya geldi. Bu buluşma, siyasi gelişmelerin ardından İmamoğlu’nun ailesinin yaşadığı zor dönemde bir dayanışma gösterisi olarak öne çıktı. Özgür Özel, Trabzon’a gitmekle kalmayıp, aynı zamanda İmamoğlu’nun babası Hasan İmamoğlu ile birlikte bir imza kampanyasına katılarak erken seçim talebini yineledi.
İmamoğlu’nun babası Hasan İmamoğlu, Cevizli Köyü’nde düzenlenen etkinlikte yaptığı konuşmada, hürriyetleri için mücadele ettiklerini dile getirerek, “Şiddetle” devam ettiği bir duasının bulunduğuna dair açıklamalarda bulundu. Bu ifadeler, sosyal medyada ve kamuoyunda handikaplara neden oldu. Baba İmamoğlu, bu kötü dönemlerinde kendilerini perişan eden insanların, çocuklarının ciğerinden et yiyerek iyileşmeye çalışması gerektiğini ve bu şekilde iyileşememelerini temenni ettiğini belirtti. Bu tür açıklamalar, hem içinde bulunulan durumun yarattığı kamuoyundaki baskıyı artırdı hem de tepki çekti.
Hasan İmamoğlu’nun yaptığı açıklamadaki beddua, özellikle dikkat çekici bir yön taşımaktadır. Zira bu beddua, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen’in 17-25 Aralık 2013 tarihindeki darbe girişimi sonrası sosyal medyada yaptığı beddualara oldukça benzemektedir. Fetullah Gülen, o dönemde “Allah onların evlerine ateşler salsın, yuvalarını yıksın” ifadesiyle geniş kitlelere seslenmişti. Bu paralellik, İmamoğlu ailesinin hissettiği derin acının ve baskının sadece bireysel bir durum olmadığını, aynı zamanda siyasi bir bağlamda da yankı bulduğunu gösterir.
Bu yaşanan olaylar, Türkiye siyasetindeki kutuplaşmanın ne denli derinleştiğinin bir göstergesi niteliğindedir. İmamoğlu’nun tutuklanması, birçok tartışmayı da beraberinde getirmiş ve kamuoyunda çeşitli görüş ayrılıklarına yol açmıştır. Destekçileri, onun tutuklanmasını siyasi bir darbe, muhalefet eden bazı kesimler ise sürecin gerekliliği olarak değerlendirmiştir. Özgür Özel’in Trabzon’da İmamoğlu ailesi ile yaptığı bu buluşma, muhalefetin birliktelik çabalarını ve iktidara karşı ortak bir duruş sergilemek için başlattıkları adımları simgeler.
Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanma süreci, yerel yönetimler üzerinde siyasi ve hukuki baskının nasıl bir boyut kazandığını gözler önüne seriyor. İBB, yalnızca bir belediye başkanlığı değil, aynı zamanda Türkiye’nin en büyük metropolü olmasının getirdiği yükümlülüklerle dolu bir yönetim alanıdır. Bu bağlamda, İmamoğlu’nun yargı durumu ve destekçileri üzerindeki etkisi, sadece İstanbul ile sınırlı kalmayacak, tüm uluslararası kamuoyunda yankı bulacaktır.
Özgür Özel’in Trabzon’daki imza kampanyası ile erken seçim isteğini dile getirmesi, muhalefetin bu süreçten sonra izleyeceği yolu ve stratejiyi net bir şekilde ortaya koymaktadır. İmamoğlu’nun tutuklanması, Siyasi Parti Kanunu gereği bir seçimde aday olma durumunu da değiştirebilir. Böylelikle muhalefet, bu süreç içinde hem temsil kabiliyeti hem de halkla olan bağları açısından önemli bir sınav vermek zorunda kalacaktır.
Sonuç itibariyle, Hasan İmamoğlu’nun bedduası ve Özgür Özel’in Trabzon’daki etkinliği, Türkiye’deki siyasi atmosferin ne denli karmaşık ve tahmin edilemez olduğunu bir kez daha gözler önüne sermektedir. Siyasi çatışmaların tırmandığı bir ortamda, bireyler ve ailelerin duygusal yükleri, kamusal tartışmalara dönüşmek
