Geçtiğimiz günlerde, eski İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yönelik suç örgütü kurarak yolsuzluk yaptığı iddialarıyla birlikte bir tutuklama gerçekleşti. Bu tutuklama, halk arasında büyük bir yankı uyandırdı ve çeşitli eylemlere sebep oldu. Özellikle Saraçhane’de düzenlenen bir eylemde katılımcılar, 2 Nisan tarihini tüketim boykotu ilan etti. Bu durum, İstanbul’un sosyal ve siyasi atmosferini derinden etkileyen bir gelişme olarak öne çıktı. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı paylaşımda destek çağrısında bulundu. “2 Nisan sadece bir gün, sadece biz istediğimiz için!” ifadesini kullanan Özel, bunun yanında “Patron kim? Göster! Tüm tüketimi durdur. Market, online alışveriş, akaryakıt, restoran, kafe, fatura ödeme – hiçbir şey satın alma!” şeklinde radikal bir mesaj iletti.
Bu boykota taraf olan sanatçılar arasında ise tanınmış isimler yer aldı. Birce Akalay, Gözde Mutluer, Cem Yiğit Üzümoğlu, Aybüke Pusat, Murat Daltaban ve Emre Kınay gibi birçok sanatçı, bu çağrıyı desteklediklerini belirtti. Ancak boykota destek veren bu isimler, bazı çevrelerden eleştiriler de aldı. Bu durum, toplum içerisinde boykotun ne denli tartışmalı bir konu haline geldiğini gösteriyor.
“DEVLETİ EKONOMİ İLE TEHDİT EDİYORLAR”
CHP’nin tüketim boykotu çağrısına destek veren sanatçılar olduğu gibi, bu duruma tepki gösteren ve buna karşı çıkan sanatçılar da mevcut. Bu sanatçılardan biri, TRT 1’de yayınlanan “Mehmed Fetihler Sultanı” dizisinin oyuncusu Ali Nuri Türkoğlu oldu. Türkoğlu, sosyal medya üzerinden eleştirilerini dile getirerek, “Bırak yorum yapmayı, sessiz kalanları da linçlemeye alışmışlar. Bunun tam adı faşizmdir. Boykotunuzu boykot ediyorum. Boykot değil, milli zarar” ifadelerini kullandı. Bu sözlerle, hem boykotun amacını sorguladı hem de ulusun birlikteliğine dair endişelerini dile getirmiş oldu.
Ali Nuri Türkoğlu, paylaşımında insanların alışverişlerini boykot günü etrafında düzenlemelerinin yanlış olduğunu vurguladı ve “Vah ki vah! Kafa kâğıdında Türkiye Cumhuriyeti Devleti yazanlar, devleti ekonomiyle tehdit ediyorlar. Ya kafayı, ya o kâğıdı değiştir sen.” diyerek, boykotun aslında ulusa zarar verebileceğine dikkat çekti.
Bu gelişmeler, Türkiye’nin mevcut siyasi ve sosyal yapısının ne denli kırılgan hale geldiğini gözler önüne seriyor. İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından halkın tepkileri, toplumun farklı kesimlerinin bir araya geldiği bir ortam oluşturdu. Ancak bu kadar kaotik bir hava içinde boykot gibi eylemlerin ne kadar etkili olacağı, tartışmalı bir konu. Bir kesim bu eylemi haklı bulurken, diğer kesim çeşitli gerekçelerle karşı çıkıyor.
Türkiye’deki sanatçılar arasında yaşanan bu ayrılıklar, toplumsal kutuplaşmanın ne denli derin olduğunu ortaya koyuyor. Özellikle sanatçıların kamusal kişilikleri, bu açıdan daha fazla dikkat çekiyor. Genel olarak, boykot çağrısına katılan sanatçılar, bir duruş sergileyerek müzikal ve sanatsal platformlarda bu durumu dillendirirken, karşıt görüşteki sanatçılar da bu eylemlerin sadece ekonomik zarara yol açacağına ve toplumsal huzuru bozacağına vurgu yapıyor.
Özellikle boykot tarihi olan 2 Nisan’a doğru, insanların bu çağrılara nasıl bir yanıt verecekleri ise merak konusu. Ülke genelinde, farklı görüşlerde insanlar bu boykota katılım gösterecek mi, yoksa mevcut düzeni savunarak bu eylemleri reddetmeye mi devam edecekler? Bu sorular, sadece kısa süreli bir protesto eylemi değil, aynı zamanda
