İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu ve 99 başka şüpheli hakkında bir dizi suçlamada bulunarak kapsamlı bir soruşturma başlatmıştır. Söz konusu suçlamalar arasında “suç örgütü yöneticisi olmak”, “suç örgütüne üye olmak”, “irtikap” (yani kamu görevlisinin görevi kötüye kullanması), “rüşvet”, “nitelikli dolandırıcılık”, “kişisel verileri hukuka aykırı ele geçirmek” ve “ihaleye fesat karıştırmak” gibi ağır suçlar yer almaktadır. Bunun yanı sıra, İmamoğlu ile birlikte İBB Genel Sekreter Yardımcısı Mahir Polat ve Şişli Belediye Başkanı Resul Emrah Şahan’ın da aralarında bulunduğu 7 şüpheli, “PKK/KCK terör örgütüne yardım etmek” suçundan da yargılanmaktadır.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, bu soruşturmalara dair kamuoyuna açıklamalarda bulunarak, şu ana kadar gözaltına alınan kişilere yönelik sosyal medya paylaşımlarının incelenmediğini belirtmiştir. Ancak, sosyal medyada yapılacak provokatif ve suç unsuru içerebilecek paylaşımların dikkatlice takip edileceği ifade edilmiştir. Bu durum, soruşturmanın farklı aşamalarında sosyal medya ve genel kamuoyunun algısını etkileme potansiyeline de dikkat çekmektedir.
İBB’nin yönetiminde önemli bir rol üstlenen İmamoğlu’nun ve diğer bazı yetkililerin adı bu kadar ciddi suçlamalarla anıldığında, şehirdeki siyasi atmosferde de büyük bir gerginlik yaşandığı düşünülmektedir. İmamoğlu, daha önceki seçim süreçlerinde gösterdiği yüksek halk desteği ile dikkat çekmişken, bu yeni gelişmeler, İBB’nin geleceği açısından endişe verici bir tablo çizmektedir. Özellikle hakkında yöneltilen suçlamaların, İmamoğlu’nun siyasi kariyerine nasıl etki edeceği merak konusu olmuştur.
Kamuoyunda büyük yankı uyandıran bu gelişmelerin ardından, hükümetin de konuya nasıl yaklaşacağı ve muhalefet cephesinin bu konuda nasıl bir tepki vereceği ilerleyen günlerde daha net bir şekilde ortaya çıkacaktır. Soruşturmada yer alan suçlamalar son derece ciddi olup, ilgili tüm taraflar açısından hem hukuki hem de toplumsal sonuçların doğmasına sebep olabilir. Bu nedenle, soruşturmanın ilerleyişine dair takipler de son derece önemli bir yere sahiptir.
Söz konusu süreçte, ifade vermek üzere çağrılan şüphelilerin, savcılıkta nasıl bir ifade vereceği ve savunma stratejileri de dikkat çeken bir diğer unsurdur. Gözaltına alınan kişilerin sayısında artış olursa, bu durum soruşturmanın kapsamını genişletip genişletmeyeceği konusunu da gündeme getirecektir. Ekonomik ve siyasi belirsizliklerin hüküm sürdüğü bir dönemde, İBB ve onun yönetim kadrosuna dair böyle bir ortamın oluşması, İstanbul’un yönetimindeki karışıklığı derinleştirmektedir.
Özellikle, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin kaynaklarının nasıl kullanıldığına dair kamuoyunda var olan tartışmaların daha da büyümesine sebep olabileceği düşünülmektedir. Kamu kaynaklarının kötüye kullanımı ve buna teşvik eden her türlü eylem, sadece söz konusu kişiler için değil, aynı zamanda İstanbul genelindeki vatandaşlar için de güven kaybına yol açabilir. İstanbul’un, Türkiye’nin en büyük metropolü olması, burada yaşanan bu tür yolsuzluk iddialarının toplumsal etkisini de artıracaktır.
Diğer yandan, İmamoğlu’nun ve diğer yetkililerin suçlamalar karşısındaki tavrı da büyük önem taşımaktadır. Medyaya yansıyan açıklamalarında, İmamoğlu, suçlamaların siyasi bir motivasyona dayandığını ve bunların asılsız olduğunu savunmaktadır. Bu tür açıklamalar, kamuoyundaki mevcut algıyı etkileme yönünde önemli bir adım olarak değerlendirilmektedir. Ancak, soruşturmanın seyrine bağlı olarak, İmamoğlu’nun bu açıklamalarının ne denli etkili olacağı ilerleyen dönemlerde görülecektir.
Sonuç olarak, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan bu soruşturmalar