Tutuklanarak görevden alınan Türkiye Belediyeler Birliği ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, ülkemizin içinde bulunduğu zor durumu değerlendirerek, “Milletçe bu ortamdan derhal kurtulmak zorundayız. Kul hakkının yenmediği, israfın sona erdirildiği, liyakatli bir sistem ile bunu başarabiliriz. Güçlü insan kaynağımız ve özellikle marifetli gençlerimizle ile yeni bir dönemi başlatabiliriz. Öyle bir kavşaktayız ki, ya yoksullaşacağız ya zenginleşeceğiz.” ifadesinde bulundu. Bu, onun demokratik değerlere olan inancını ve halkı bu olumsuz durumdan kurtarma arzusunu açıkça ifade etmektedir.
Yıllardır yoksulluk ve adaletsizlikle büyük bir imtihana tabi tutulan Türk milleti, çok acı bir sınav daha vermek zorunda kalıyor. 19 Mart’ta gerçekleştirilen bu sivil darbe girişimi, yalnızca bir kişisel ihtira ve koltuk sevdası nedeniyle, demokrasiye saygı duymayan bir avuç insan tarafından düzenlendi. Bu durum, toplumda büyük bir güvensizlik yaratarak, demokratik denetim mekanizmalarını sorgulatmaktadır.
Gerçekleşen Şafak operasyonlarından iftiralara, gizli tanıklardan fırsatçılara kadar birçok uygulama, Türk yargısına ağır hasarlar vermiştir. Bu uygulamalar, bir avuç insanın yaşadığı çıkmazdan kurtulmak için yaptıkları işlerdir ve bu süreçte milletimizin moralini ve yargı sistemini tahrip etmektedir. Tıpkı 6 Mayıs 2019’da iptal edilen seçimde olduğu gibi, bugün de ortaya atılan iddiaların tamamının asılsız çıkacağına dair bir inanç söz konusudur.
Özellikle bu darbe girişiminin başlangıç noktası olan diplomanın kaybı, gençler ve toplumun diğer kesimleri üzerinde derin bir etkide bulunmuş, kurumlara olan inancı bütünüyle kaybettirmiştir. Bu süreçte, yoksulluk daha da derinleşmiş, umutsuzluk zirveye ulaşmış ve enflasyon, özellikle gıda enflasyonu daha da yükselmiştir. Bu süreç, toplamda 50 milyar doları aşan bir ekonomik kayba mal olmuştur; bu da halkımızın sırtına ağır bir yük getirmiştir.
İmamoğlu’nun belirttiği gibi, “milletçe bu ortamdan derhal kurtulmak zorundayız.” Kul hakkının yenmediği, israfın sona erdirildiği ve liyakatli bir sistem ile bu karanlık dönemden çıkış sağlanabileceğini vurgulamaktadır. Güçlü insan kaynağımız ve özellikle marifetli gençlerimizle yeni bir dönemi başlatmak gerektiği düşüncesi, toplumsal umutları yeşertmektedir.
Ekrem İmamoğlu, “Öyle bir kavşaktayız ki, ya yoksullaşacağız ya zenginleşeceğiz.” diyerek, ülkenin geleceğinin belirsizlik içinde olduğunu ifade etmektedir. Bu yol; hak, hukuk, adalet, demokrasi, demokratik parlamenter sistem, güçler ayrılığı ve millet iradesinin en büyük araç olduğu bir yol olarak tanımlanabilir. Bu bağlamda, toplumun tüm kesimlerinin kendi taleplerine saygı gösterilerek, ortak bir geleceğe yürümeleri gerektiği arzusu açıkça dile getirilmektedir.
Buradan, özellikle Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) ile Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) gibi siyasi partilere gönül veren vatandaşlara seslenerek, “Hep birlikte barış ve huzur içinde güzel bir geleceğe yürümeliyiz.” çağrısında bulunmaktadır. Bu çağrının amacı, toplumsal birliği sağlamak ve geleceğe umutla bakmaktır.
Sonuç olarak, Ekrem İmamoğlu’nun mesajı net bir şekilde ortaya koyduğu gibi, “Doğruyu bulmaya çalışmaktan başka hiçbir seçeneğimiz kalmadı.” ve “Gelin bu yanlış düzenden el
