İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, yolsuzluk suçlamasıyla tutuklandı. İki ayrı soruşturma kapsamında gözaltına alınan İmamoğlu, mahkeme tarafından terörden tutuklanmasına gerek görülmediği için yargılama sürecinin Yolsuzluk suçlamasının üzerinden ilerlemesine karar verildi. Bu durum, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) kayyum atanması meselesini “şimdilik” sona erdirmiş görünüyor.
İmamoğlu’nun tutuklanması üzerinde en çok sevinen isimlerin başında Özgü Özel geliyor. Özel, “Partimize kayyum atanmaması için olağanüstü kurultay kararı aldım” diyerek, İstanbulluların, Ekrem Bey’e, onun da kendisine emanet ettiği İBB’yi teslim etmeyeceklerini vurguladı. Ancak bu açıklaming anlamı, İmamoğlu’nun tutukluluğu sonrası oldukça azalmış durumda.
Öte yandan, dünkü toplantısında Özel, Saraçhane’de toplanan kalabalığa yeni hedefler vereceği sinyalini vermekten kaçınmadı; “Taksim” diyerek yeni bir yön belirledi. Ancak bazı katılımcıların bu hedefi Şehzadepaşa Camii’nin damına çıkmak olarak algılaması dikkat çekiciydi. Özellikle orada görülen görüntüler, İmamoğlu destekçileri arasında belli bir rahatsızlık yarattı. Ellerinde içki şişeleriyle caminin çatısına çıkan bir grup, toplum tarafından kınandı.
Özgü Özel’in durumu ise durumu toparlayabilme çabasıyla dikkat çekiyor. İmamoğlu’nun yolsuzluk ve terör suçlamalarıyla yargılanma sürecini kendi liderliğini güçlendirme aracı haline getirdiği öne sürülüyor. Bu süreçte, Mansur Yavaş gibi diğer siyasi figürler ise daha geri planda kalmış durumda. Yavaş, Tayvan’dan aceleyle İstanbul’a dönerek bir otobüsün üzerine çıkarak “ben de buradayım” mesajı vermesine rağmen, destek bulmakta zorlandı.
Dünün sandık meselesine değindiğimizde ise, hem Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) üyesi hem de muhalif seçmenlerin sandığa gittiği görülüyor. İmamoğlu’nun, partisinin seçimlerdeki cumhurbaşkanı aday adaylığı için seçmenlerin desteği alması, bu durumun önemli bir göstergesi olarak sıralanıyor. Ancak, bu konsolidasyon ile aşırı motivasyon arasında bir ilişki olduğu da vurgulanmalı. Aşırı motivasyonun, hayal kırıklığı anında nasıl tepkilere sebep olabileceği ise ayrı bir merak konusu.
İmamoğlu’nun yaşadığı “mağduriyet” algısı da sorgulanıyor. Kendisine yöneltilen suçlamalar arasında “hırsızlık, irtikap, rüşvet, ihaleye fesat karıştırmak, terörün finansmanı, kişisel verilerin usulsüzce temin edilmesi ve haksız kazanç” gibi ağır iddialar yer alıyor. İmamoğlu ve ekibinin “suç örgütü” olduğuna dair yargı sürecinin başlaması, mağduriyet açıklamalarını sorguluyor. Şikayetçilerin CHP’li isimler olduğu bilinirken, bu konudaki mağduriyet ifade etme biçiminin iktidar mücadelesi içindeki anlamı sorgulanıyor. Eğer iddiaların herhangi biri mahkemede ispat edilirse, karşılarında büyük bir “çete” ve “çete liderliği” ile yüz yüze kalacaklar.
Tartışmalar bu noktada sona ermedi. İBB’nin başındaki isim, yolsuzluk ve terör suçlamalarından yargılanırken, geçmişteki şaibeli yatay geçiş ile edinilen diplomasının iptal edilmiş olması durumunu da düşünmeliyiz. Şimdi bu konuların hepsi bir araya gelerek, İmamoğlu’nun yargı sürecini ve siyasi geleceğini oldukça karma