Görevden uzaklaştırılan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun yolsuzluk soruşturmasında tutuklanmasının ardından Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, dikkat çekici bir “boykot” çağrısı yaptı. Özgür Özel, 2 Nisan tarihinde yaptığı açıklamada, “Tüm tüketimi durdurun” mesajıyla Türkiye ekonomisine yönelik kaos planlarını devreye soktuğunu iddia etti. Bu durum, kamuoyunda geniş yankı uyandırdı ve çeşitli tepkilere neden oldu.
Özel’in skandal olarak değerlendirilen bu boykot çağrısının hemen ardından, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı harekete geçti. Başsavcılık, kamuoyunda “boykot” çağrıları olarak bilinen ayrıştırıcı söylemler ve bu söylemleri yayan kişilere yönelik resen soruşturma başlattığını açıkladı. Bu gelişme, hukumetin ve devlet kurumlarının siyasi konulardaki tutumunu tekrar gündeme taşıdı.
Özel’in çağrısına tepkiler sürerken, CHP’nin eski Genel Başkanı ve önemli bir siyasi figür olan Deniz Baykal’ın kızı Aslı Baykal, yaşananlara kayıtsız kalmadı. Aslı Baykal, yapılan boykot çağrılarını eleştirerek hükümetinin bu süreçte soğukkanlı bir şekilde Türkiye’ye sahip çıktığını vurguladı. Hükümete destek veren açıklamalar yaparak muhalefeti eleştiren Baykal, “Maskeler düştü ve millet sevdasına sahip olan gün gibi ortaya çıktı” sözleriyle muhalefeti hedef aldı.
Aslı Baykal, sosyal medya hesaplarından yaptığı açıklamada, toplumda sokağa çıkma ve boykot çağrılarına katılanlar olduğu kadar katılmayanların da bulunduğuna dikkat çekti. Ana muhalefetin hedefinin insanları birbirine düşürmek olduğuna işaret eden Baykal, bu durumu eleştirdi. “Herkesin sabırla olayları izlemesini sağlayan hükümet, soğukkanlılıkla Türkiye’ye sahip çıkıyor. Ana muhalefetin ülkemizi yakma hevesi ile körüklediği ateşi söndürmeye çalışıyor” ifadelerini kullandı. Bu açıklamalar, muhalefet ve hükümet arasındaki gerilimin ne denli derin olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.
Aslı Baykal’ın sözleri, sosyal medyada ve kamuoyunda geniş bir yankı uyandırdı. Hem muhalefet içindeki bölünmelere hem de iktidar partisinin tutumuna dair durumu eleştiren Baykal, savaş yöntemlerinin değiştiği bu dönemde, “Elbirliği ile ülkemize yapılan bir saldırıyı daha atlatacağız” dedi. Bu ifadeler, muhalefetin bir araya gelip sorunun üstesinden gelmek yerine daha fazla bölünmeye gidebileceğini gösteriyor.
Bu gelişmeler, Türkiye’nin siyasi atmosferinin ne denli gergin olduğunu ortaya koyarken, özellikle İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na dair yürütülen siyasi ve hukuki süreçlere de dikkat çekiyor. İmamoğlu’nun durumu, hem muhalefet partileri hem de iktidar partisinin siyasi stratejileri açısından önemli bir dönüm noktası haline gelmiş durumda.
Özellikle, siyasi liderlerin tutumları ve söylemleri, kamuoyunu iki kutba ayıran bir etki yaratmaya devam ediyor. Bu tür boykot ve protesto çağrıları, demokrasi ve ifade özgürlüğü açısından tartışmalara yol açarken, diğer yandan ülkede barışın sağlanması ve sosyal uzlaşmanın gerçekleşmesi önündeki engelleri de gözler önüne seriyor.
Sonuç olarak, Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması ve ardından gelen boykot çağrısı, Türkiye’deki siyasi gerilimlerin ne denli derinleştiğinin ve muhalefetle iktidar arasındaki çatışmanın boyutlarını gözler önüne sermektedir. Bu tür hadiselerin, ilerleyen günlerde siyasi dinamikler üzerinde nasıl bir etki göstereceği ise büyük bir merak konusu olmaya devam ediyor.
