İmamoğlu’nun Gözaltı Süreci ve Tepkiler

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınması, Türkiye’nin siyasi gündeminde büyük bir yankı uyandırdı. Bu duruma karşı tepkiler çığ gibi büyüdü. Tepkilerden biri de AKP’nin kurucuları arasında yer alan eski Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’ten geldi. Çelik, İmamoğlu’nun diplomasının iptali ve gözaltına alınmasını kabul edilemez bulduğunu ifade etti.

Hüseyin Çelik, sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı açıklamada, “Halkın protesto hakkının elinden alınması, zaten yarım yamalak olan demokrasimiz ve hukuk devleti ilkesiyle ilgili telafisi mümkün olmayan yaralar açmıştır.” ifadesine yer verdi. Çelik, olağanüstü hal ilan edilmeden alınan olağan dışı tedbir ve kararları sıkıyönetim uygulaması olarak değerlendirdi ve halkın iradesine saygı gösterilmesi gerektiğini belirtti.

Çelik’in açıklaması şu şekilde devam etti:

• Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının iptal edilmesi, bu sabah kendisi ve birçok çalışma arkadaşının gözaltına alınması kabul edilebilir şeyler değildir.
• Olup bitenlerle ilgili halkın protesto hakkının elinden alınması, zaten yarım yamalak olan demokrasimiz ve hukuk devleti ilkesiyle ilgili telafisi mümkün olmayan yaralar açmıştır.
• Olağanüstü hal ilan etmeden olağan dışı tedbir ve kararlar vermek, fiilen sıkıyönetim uygulamasıdır. Her türlü tepki ve protestonun sağduyu ve hukuk sınırları içinde olması gerektiği de izahtan varestedir.
• Unutulmamalıdır ki, AK Parti benzer yollardan geçerek iktidar oldu. O gün Sayın Erdoğan’a ve AK Parti’ye yapılanlar da yanlıştı, bugün Sayın İmamoğlu ve CHP’ye yapılanlar da yanlıştır.
• Halkın iradesi ile bilek güreşi yapılmaz. Herkesten önce iktidar, siyasi rakibinin hukukuna sahip çıkmalı ki, hem halkın gözünde hem de bütün dünyanın gözünde saygın olsun.
• Bütün bu olup bitenlerin, zaten kırılgan olan ekonomimize çok büyük zararlar verdiği açıktır. Olan, dar gelirli, zaten zar zor geçinen vatandaşa oluyor. Yazıktır, günahtır.

Çelik’in açıklamaları, Türkiye’deki siyasi gerilimlerin ne denli derinleştiğini ve hükümetin uygulamalarının geniş kesimler tarafından nasıl algılandığını gözler önüne seriyor. Ayrıca, İmamoğlu’nun yaşadığı süreç, muhalefetin nasıl bir baskı altında olduğuna dair önemli bir örnek teşkil ediyor.

Bu olaylar, sadece İstanbul değil, tüm Türkiye’deki siyasi dengeleri de etkileme potansiyeline sahip. İmamoğlu’nun cezai süreçleri, seçmen nezdindeki itibarını nasıl etkileyecek? Kamuoyunun bu duruma tepkisi ne yönde olacak? Bu sorular, önümüzdeki günlerde daha fazla yanıt bulacak ve belki de Türkiye’nin geleceği için belirleyici bir rol oynayacaktır.

Öte yandan, siyasi görüşleri farklı olan partilerin ve liderlerin, hukukun üstünlüğüne ve demokrasiye olan saygılarını korumaları büyük önem arzetmekte. Zira demokrasiler, tüm siyasi aktörlerin hukukunu gözetmesi ve tarafsız bir yargının varlığı ile güçlenir. Çelik’in bu noktada yaptığı eleştiriler, iktidardaki partinin kendi tarihinden ders çıkarması gerektiği mesajını da vermektedir. Bugün İmamoğlu’na karşı yapılan uygulamalar, geçmişte siyasi rakiplere karşı yapılan yanlış uygulamalarla benzer bir zemin oluşturuyor.

Sonuç olarak, yaşanan bu olaylar Türkiye’nin siyasi arenasında önemli bir etki yaratmak