İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) yönelik yolsuzluk soruşturması çerçevesinde tutuklanan Ekrem İmamoğlu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek’e yönelik sarf ettiği sözler nedeniyle açılan davanın başında yer aldı. Bu dava, “Tehdit ve terörle mücadelede görev alan kişileri hedef göstermek” suçlamasıyla açılmış olup, bugün, yani dava sürecinin başlangıcı olarak kabul edilen günde, Silivri’de ilk duruşması gerçekleştirildi. İmamoğlu’nun yargılandığı bu davada, 7 yıl 4 aya kadar hapis cezası ile karşı karşıya kalması, ayrıca seçme ve seçilme ehliyetinden yoksun bırakılması ve kamu görevinden men edilmesi talep ediliyor.
Duruşmanın başlama saati itibarıyla, Ekrem İmamoğlu, savunmasını yapmak üzere söz aldı. Saat 10.20’da yapmış olduğu savunmasında, “Beni terörle yan yana getirecek kişinin alnını karışlarım. Bana bakan ülkeyi görür, bana bakan Türk Bayrağını görür, bana bakan Mustafa Kemal Atatürk’ü görür. Beni terörle ilişkilendirmek isteyenleri şiddetle kınıyorum” gibi iddialı ifadeler kullandı. Bu açıklamasında, kendisine yöneltilen suçlama ve tehditlere karşı kararlı bir şekilde duruş sergileyerek, milletin değerlerini savunduğunu ifade etti.
GAZETECİ ŞENER: “BU KADARINI İLK KEZ GÖRÜYORUZ”
İmamoğlu’nun savunmasına dikkat çeken gazeteci Nedim Şener, durumu ilginç bir şekilde değerlendirdi. Şener, daha önce “Ben Napolyon’um, Mesih’im, Sezar’ım” diyen birçok akıl hastasını gördüğünü, hatta Atatürk kılığına bürünerek para toplayan bazı kişileri de bildiğini belirtti. Ancak, “Bana bakan Atatürk’ü görür” diyen birine ilk kez şahit olduğunu kaydetti. Nedim Şener, bu gibi ifadelerin yolsuzluk, rüşvet ve usulsüzlüklerini savunamayacak durumdaki bireylerin sıklıkla başvurduğu bir taktik olduğunu belirtti ve “Atatürk maskesini takmak” ifadesini kullanarak, bu durumu eleştirdi.
İmamoğlu’nun bu duruşlardan yola çıkarak yaptığı açıklamalar ve içeriği ele alındığında, hem siyasal hem toplumsal bir tartışma yaratma potansiyeline sahip olduğu aşikar. İmamoğlu’nun, kendisine yöneltilen suçlamalara bu şekilde yanıt vermesi, sadece kişisel savunmasıyla kalmayıp aynı zamanda Türkiye’deki siyaset ortamına dair daha geniş bir tartışmanın da önünü açmaktadır. Zira, burada önemli olan, kişisel ve toplumsal algıyla birlikte, yapılan suçlamaların arka planındaki motivasyonlara dair bir sorgulama yapılmasıdır.
Duruşma süreci boyunca, İmamoğlu’nun bağlı olduğu siyasi partinin destekleyici söylemleri, toplumsal olaylara olan etkisi ve de bu duruşmanın sonuçları üzerinden geniş bir analiz yer alacaktır. Her ne kadar savunma tarafında güçlü durmaya çalışsalar da, bu tür davaların sonuçları her zaman beklenildiği kadar net olmayabilir. Hem kamuoyunun, hem de medyanın dikkatle takip ettiği bu süreç, farklı görüşlerin, yorumların, analizlerin gündem oluşturmasında etkili olmuştur. Şimdi, gözler duruşmanın nasıl ilerleyeceği ve Ekrem İmamoğlu’nun alacağı muhtemel cezalara çevrildi.
Sonuç olarak, yargı süreci sadece bir bireyin geleceğini değil, aynı zamanda Türkiye’deki demokrasi ve hukuk anlayışına dair birçok dinamiği de etkilemektedir. Bu aşamada, İmamoğlu’nun yapmış olduğu açıklamalar ve davanın seyrine dair gelişmeler, toplumda yaratılacak tepkilere yönelik bir öngörü oluşturmak açısından önemlidir. Her ne kadar hukuki çerçevede soruşturma sürse de, bunun bir yandan toplumsal algıda meydana getirdiği dönüşüm, gelecekteki siyasi gelişmelerin de habercisi olabilir.