Bugün, İstanbul’un seçilmiş Büyükşehir Belediye Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasından bu yana, belki de en ibret verici olaylardan birini aktaracağım. Bu olay, Türkiye’nin adalet sistemi içindeki çelişkileri ve hukukun nasıl siyasete kurban gittiğini gözler önüne seriyor. Sayın Ekrem İmamoğlu’nun durumu, yalnızca bireysel bir trajedi değil; aynı zamanda adalet arayışındaki toplumun ortak bir hikayesidir.
Bu meseleye farklı bakış açılarıyla yaklaşan, vicdan sahibi AKP ve MHP destekçileri, ülkenin vicdan sahibi hâkimleri, savcıları ve tüm vatandaşlar lütfen dikkatle okuyun.
Özel Bir Ziyaretçi ve Sembolik Anlamı
Silivri Cezaevi, tarihî bir anlama sahip olma yolunda adım atarak, önümüzdeki 10 gün içinde İzmir’in eski Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nu misafir edecek. Bu ziyaret, Ekrem İmamoğlu ve yanında kalan diğer belediye mensuplarına moral vermek açısından oldukça önemlidir. Sayın Kocaoğlu, yaşadığı sürecin ve onun getirdiği sonuçların farkında olarak, bu ziyareti gerçekleştirmektedir. Onun bu ziyareti, sadece bir destek mesajından ibaret değildir; aynı zamanda bir hatırlatıcılık işlevi de taşımaktadır.
Aziz Kocaoğlu, bu ziyareti sırasında İmamoğlu’nu yargılayanlara önemli bir mesaj iletecek: “Benim hikâyemi dikkatle okuyun. Zira benim hikâyemden çok ders var. Lütfen iyi dinleyin ve FETÖ’cü savcıların bile yapmadığı hataları siz de yapmayın. Vakit varken Ekrem Başkanı ve arkadaşlarını tutuksuz yargılayın.”
Beş Yıllık Bir Yargılama Süreci
Şimdi biraz geriye gidelim. Kocaoğlu’nun hikâyesi, 2009 ve 2014 yıllarında İzmir’in Büyükşehir Belediye Başkanı olarak kazandığı %50’lik oy oranlarıyla başladı. Ancak 13 yıl önce, FETÖ bünyesindeki savcılar tarafından 397 yıl hapis istemiyle yargılandı. Kocaoğlu’nun davasında, suçlamalar arasında “İhaleye fesat karıştırma”, “Suç örgütü yöneticisi olmak”, “Resmî belgede sahtecilik” ve “Görevi kötüye kullanma” gibi maddeler yer alıyordu.
İlginçtir ki, bu suçlamalar, döneminde, İstanbul’un seçilmiş Büyükşehir Belediye Başkanı olan Recep Tayyip Erdoğan ve günümüz İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yöneltilen suçlamalarla birebir örtüşmektedir. Yani Türkiye’de son 23 yılda, iki büyük şehrin seçilmiş üç başkanına sanki aynı kalemle yazılmış benzer suçlamalar yapılmıştır.
Davaların Dönemi
Birinci dava, 28 Şubat dönemi olan Ecevit-Bahçeli-Yılmaz koalisyon zamanında açıldı. İkinci dava ise Erdoğan’ın başbakanlık döneminde, FETÖ savcı ve hâkimleri zamanında, çok daha yoğun bir hukuksuzluğun işlemesine zemin hazırladı. Üçüncüsü ve sonuncusu ise, muhafazakâr bir yönetim altında, artık bir “Güçlendirilmiş Başkanlık Hükümeti” kapsamında yer alıyor. Bu üç dava, aslında değişmeyen bir tabloyu gözler önüne seriyor.
Dikkat çekici olan ise, ilk iki büyükşehir belediye başkanının sabah saatlerinde evlerinden alınmadığıdır. Gözaltına alınmadıkları gibi, tutuksuz yargılama yoluna gidilmiş ve neticede beraat etmişlerdir. Oysa
