İstanbul Üniversitesi (İÜ) tarafından yapılan bir inceleme neticesinde, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun usulsüz bir şekilde yatay geçiş yaptığı tespit edilmiştir. Yapılan bu inceleme sonucunda İmamoğlu’nun diploması iptal edilmiştir ve bu durum kamuoyunda geniş yankılar uyandırmıştır.
İmamoğlu’nun yanı sıra, aynı dönemde İstanbul Üniversitesi’ne yasadışı geçiş yaptığı belirlenen 27 kişinin daha diplomasının iptal edilmesi konusu dikkat çekmiştir. Bu kişiler arasında yer alan bireylerin tamamının varlıklı kesimden geldiği belirtilmiştir ve bu durum medyada geniş yer bulmuştur.
‘DİPLOMASI İPTAL EDİLEN 28 KİŞİNİN ARASINDA 1 TANE FAKİR ÇOCUĞU YOK’
Gazeteci Nedim Şener, bu konu üzerine yaptığı açıklamalarda, söz konusu 27 kişinin sosyal ve ekonomik durumlarına dair çarpıcı bilgiler sunmuştur. Şener, İstanbul Üniversitesi’nden diplomaları iptal edilen bu 28 kişinin profiline dikkat çekerek, “Fakir çocukları arasında değil, tamamı varlıklı insanlar” şeklinde konuşmuştur.
YouTube’da yayımlanan “Kritik” isimli programda Şener, bu 28 kişinin geçmişi hakkında çarpıcı bilgiler paylaşmış ve durumu eleştirmiştir. Bu noktada, İmamoğlu’na ek olarak, diplomaları iptal edilen diğer kişilerin de genellikle daha önce önemli sosyal konumlara sahip olduğuna dikkat çekilmiştir.
‘MASONLAR VAR, İŞ ADAMLARI VAR, BANKA HORTUMCULARININ ÇOCUKLARI VAR’
Şener, diploması iptal edilen kişiler arasından bazılarını tanımlayarak, “Masonlar, iş adamları ve banka hortumcularının çocukları bulunuyor. Bu tablo, 2025 yılı itibarıyla Türkiye’ye bir cumhurbaşkanı adayı üretecek olan bir yapının mevcudiyetine işaret ediyor.” şeklinde ifadelerde bulundu. Bu tür ifadeler, sosyal medyada ve diğer platformlarda büyük bir tartışma yaratmıştır.
Konuyla ilgili tartışmalar sürerken, Şener’in açıklamaları yalnızca İmamoğlu’nun durumunu değil, Türkiye’deki eğitim sisteminin genel yapısını da sorgulatmaktadır. Eğitimdeki eşitlik, adalet ve fırsat eşitliği konularının yeniden gündeme gelmesine neden olan bu gelişmeler, Türkiye’deki siyasi tartışmaların ve sosyal adaletsizliklerin de bir yansıması olarak değerlendirilmektedir.
Özellikle eğitim alanında yaşanan eşitsizlikler ve mülakatlar, toplumun farklı kesimleri arasında önemli bir ayrım yaratmaktadır. İmamoğlu’nun diploma iptal durumu, bu ayrımın bir sembolü haline gelirken, toplumda var olan adaletsizlikleri daha da belirgin hale getirmektedir. Bu durum, hem eğitim sistemine sağlanacak güvenilirliğin sorgulanmasına yol açmakta hem de genç nesillerin eğitimi için önemli bir tartışma alanı oluşturmaktadır.
Bütün bu gelişmeler ışığında, İstanbul Üniversitesi’nin tarafında yaptığı bu icraatlar, Türkiye’nin eğitim sisteminde reform ihtiyacını bir kez daha gündeme taşımaktadır. Eğitim hakkının, her bireyin eşit olması gerektiği bir alan olduğu gerçeği, bu meselede atılacak adımların ne derece önemli olduğunu ortaya koymaktadır. Türkiye, eğitimdeki fırsat eşitsizliğini ortadan kaldırmak adına yapacağı reformlarla, gelecekte daha adil ve eşit bir sistem tesis edebilir.
Sonuç olarak, İmamoğlu’nun diplomasının iptali, yalnızca kişisel bir mesele değil, aynı zamanda geniş toplum kesimlerini etkileyen bir durumdur. İlgili tüm tarafların bu konuda görüş ve öneri sunması, adaletin tecellisi açısından kritik bir gerekliliktir. Sosyal medya ve kamuoyunda yaşanan diyaloglar, bu konunun toplum açısından ne denli önemli olduğunu bir kez daha ortaya koymaktadır.