Televizyon ekranlarından izlediğimiz Ekrem İmamoğlu, zaman zaman yaptığı cesur konuşmalarıyla dikkat çekiyor. Ziyaret ettiği şehirlerde toplanan kalabalıklara hitap ederken, “Silkeleyin de göreyim” ifadeleriyle kendini güçlü hisseden İmamoğlu, tabiri caizse meydan okuyor. “Hodri meydan” diyerek, hem muhalefete hem de iktidara gözdağı veriyor. İlçe belediye başkanlarına yönelik yürütülen operasyonları yöneltenlerin kimler olduğunu bildiğini ifade eden İmamoğlu, şimdiye kadar pek çok tartışmanın odağı haline gelmiş durumda.
Öte yandan, İmamoğlu, Cumhurbaşkanlığı seçimine hazırlık yaptığını da saklamıyor. “Cumhurbaşkanı benim karşıma çıksın” diyerek, iddialarını daha da güçlendiriyor. Ancak, dün akşam savcı karşısındaki durumu belirsizliğini koruyor. Kendisini sorgulayan polis karşısında, verilen soruların büyük kısmına susma hakkını kullanarak cevap vermemesi dikkat çekiyor. Bu durum, çoğu kişi için suçunu bilmenin ve savunma yapmaya kalkışırken daha kötü durumda kalmaktan kaçınmanın bir göstergesi olarak yorumlanıyor.
Ekrem İmamoğlu’nun “susma hakkımı kullanıyorum” demesi, bunun öncesinde durumu düşündürdü. Muhtemel suçlamalar karşısında, daha açıklayıcı bir belge veya savunma paylaşmak yerine susmayı tercih etmek, kamuoyunda belirli bir algı yaratıyor. Oysa, soru işaretlerinin yanı başında devasa deliller mevcut. İmamoğlu, kendisini savunması gereken kadrosunu tamamen değiştirip profesörlerden oluşan bir grup avukatla desteklese de, bu durum onu kurtarmakta yetersiz kalıyor.
Örneğin, kendisine yöneltilen genel bir iddia “Mal varlığınız belediye başkanlığınız döneminde yüksek miktarda artış göstermiş” şeklinde. Bu soruya cevap vermek için avukatlar, “Ekrem İmamoğlu ve eşi Dilek Kaya İmamoğlu’nun 2019 ve 2024 mal bildirim belgeleri kamuoyuyla paylaşılmıştır.” şeklinde yanıt iletiyorlar. Ancak bu yalnızca eksik bir savunma, çünkü insanların merak ettiği şey, gerçekten mal varlığının artıp artmadığıdır. A düşük mü, yüksek mi olduğunu anlamak için sığınacak bir temellendirme sağlamaktan kaçınılıyor.
İBB’den ihale alan bir firmanın, İmamoğlu’nun aile şirketinden taşınmaz satın alması sorulduğunda, “Belediye başkanı olduğum için işlerle ilgimi azalttım.” yanıtı veriliyor. Ancak, tam tersi bir durum söz konusu; çünkü aile şirketi ile olan bağlantısının artması dikkat çekiyor. İstanbul’daki yüzlerce şirket arasında, neden tam olarak İBB’den ihale alan firmanın tercih sebebi olduğu sorusunu getiriyor.
Yapılan ihale üzerine, “İhaleyi sana vereyim, sen de benim şirketimden daire al” gibi bir değiş tokuş örneği söz konusu. Bu durum, daha önce benzer biçimde yaşanan ihale oyunlarını anımsatıyor. Beşiktaş Belediye Başkanı’nın, ihale aldığı firmaya ait aracı daha yüksek bir fiyata satmasıyla ilgili bir olay var. Bu örneklerdeki çakalca taktikler, yolsuzluğun üstünü örtme çabası olarak yorumlanıyor.
CHP’nin genel başkanı, bir dizi broşür ve delil sunarak savunma yapmaya çalışsa da, bunun içeriği eksik. Yapılan savunmalarda, ihaleleri kazanan firmaların İmamoğlu’nun aile şirketinden taşınmaz satın almasındaki kabuller veya buna yönelik bir izahat yok. İmamoğlu ve yanındakiler konuyu geçiştiriyor. Daha önceki Cumhurbaşkanlarından Abdullah Gül ise -belki de fazla bilgiye sahip olduğu için- bir savunma geliştirmeye çalışıyor. “Geçmişte Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ve bana yapılan haksızlıklar var, benzer durumlardan Ekrem İmamoğlu da muaf tutulmamalı” diyor. Ancak bu savunma çok yerinde değil.
Bir
