İsrail’de yapılan bir ankette, 7 Ekim’den bu yana devam eden Gazze Şeridi’ndeki saldırıların uluslararası hukuka ve ahlaki değerlere uymaması gerektiğine inanan Yahudi vatandaşların oranının %47 olduğu sonucuna ulaşıldı. Abluka altındaki Gazze’ye yönelik İsrail saldırılarının devam etmesiyle, 40 bini aşkın Filistinlinin öldürüldüğü, Gazze’nin harap edildiği ve yüz bine yakın kişinin yaralandığı belirtiliyor. İsrail’deki Ulusal Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü (INSS) tarafından gerçekleştirilen ankette 992 İsrailli Yahudi vatandaştan oluşan rastgele bir örneklem üzerinde yapılan araştırmanın sonuçları kamuoyuyla paylaşıldı.
Ankete katılanlar arasında, İsrail ordusunun Gazze saldırıları sırasında uluslararası hukuka ve ahlaki değerlere uymasına gerek olmadığına inananların oranı %47, savaş sırasında ise bu kurala riayet etmesi gerektiğine inananların oranı %42.5 olarak belirlendi. %10.5’lik bir kesim ise net bir görüş belirtmedi. Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye ve Hizbullah komutanlarına yönelik suikastların İsrail’in güvenliğini artırıp artırmadığı konusunda da farklı görüşler belirtilmiş. Yapılan ankete göre, İsraillilerin %32’si suikastların güvenliği artırmadığı görüşünde, %14’üne göre ise durumu daha da kötüleştirdiği belirtilmiş.
Ayrıca, çoğunlukla, Filistinli esirlerle yapılan takas anlaşmalarına suikastların olumlu etkisi olmadığını düşünen İsraillilerin oranı yüksek. Ankette, Gazze’deki bir esirin cinsel tacize uğraması durumunda ise hapishane görevlilerinin cezai soruşturmaya tabi tutulması gerektiği konusunda da İsraillilerin genel bir kanıya sahip olduğu görülüyor. Temmuz ayında Negev çölündeki Sde Teiman’da tutuklanan Filistinli bir esire tecavüz edildiği iddiasıyla 9 İsrailli askerin tutuklanması da kamuoyunda geniş yankı uyandırmıştı.
Özetlemek gerekirse, İsrail’de gerçekleştirilen ankette, Gazze Şeridi’ndeki saldırıları destekleyen Yahudi vatandaşların oranının oldukça yüksek olduğu ve bu saldırıların çoğunluğunun uluslararası hukuka ve ahlaki değerlere uymadığına inanıldığı ortaya çıkmıştır. Bu sonuçlar, bölgede yaşanan çatışmaların sadece siyasi ve askeri değil, aynı zamanda etik ve ahlaki boyutlarının da kamuoyunda tartışıldığını göstermektedir.