Orta Doğu, yeni bir savaş tehdidi altında. İsrail ve Lübnan arasındaki gerilim, Gazze’deki olaylardan sonra tırmanmaya devam ediyor. İsrail, daha önce 1982 ve 2006 yıllarında Hizbullah’ı bahane ederek Lübnan’a saldırmış ve büyük yıkımlara neden olmuştu. Şimdi, Gazze’deki olaylara karşılık vermek amacıyla İran destekli Lübnan Hizbullah’ı, İsrail’e ait askeri hedefleri vuruyor. Son olarak, İsrail’in kuzeyindeki askeri mevkilere saldırdılar, bu da İsrail’in Lübnan’ı hedef haline getirmesine neden oldu. İsrail Dışişleri Bakanı Israel Katz, Golan Tepeleri’ne yapılan saldırıdan sonra “topyekun bir savaş anına yaklaşıyoruz” açıklamasını yaparak gerilimi daha da artırdı.
İsrail’in işgali altındaki Golan Tepeleri’nde yaşanan bir saldırı sonucunda birçok kişi hayatını kaybetti. Bir roketin Mecdel Şems beldesine düşmesi sonucunda en az 12 kişi öldü, 35 kişi ise yaralandı. İsrail Ordusu, Dürzi nüfusa sahip olan beldedeki roketin sadece Lübnan Hizbullahı’nın envanterinde bulunduğunu iddia etti. Bu olay, Lübnan Hizbullahı ile İsrail arasındaki gerilimi artırdı ve savaş riskini yükseltti.
İsrail ordusunun olası bir saldırı tehdidi nedeniyle Beyrut Refik Hariri Uluslararası Havalimanı’ndaki uçak seferleri askıya alındı. Ayrıca ABD ve diğer batılı ülkeler, vatandaşlarını Lübnan’daki tehlikelere karşı uyarma konusunda uyarılarda bulundular. Beyaz Saray Ulusal Güvenlik İletişim Danışmanı John Kirby, Lübnan Hizbullahı’nın Mecdel Şems’teki saldırıyı düzenlediğini iddia ederek gerilimi daha da artırdı. Kirby, diplomasiye vurgu yaparak tansiyonun büyümemesi ve çatışmaların sona ermesi için çaba gösterdiklerini belirtti. Ayrıca, İsrail’in güvenliğine olan desteklerinin devam edeceğini ve diplomasi yoluyla çözüm bulunması gerektiğini vurguladı.
Tüm bu gelişmelerle birlikte, Orta Doğu’da geniş çaplı bir savaş riski bulunmaktadır. İsrail ve Lübnan arasındaki gerilim, daha büyük bir çatışmanın fitilini ateşleyebilir. Tüm tarafların diplomasi ve diyalog yoluyla sorunları çözmeye odaklanması ve silahların değil, barışın savunulması gerekmektedir. Sonuç olarak, bölgede istikrar ve barışın sağlanması için tüm tarafların ortak çaba göstermesi hayati önem taşımaktadır.