Kandilli Rasathanesi, 2025 yılının Nisan ayının 22’sinde saat 12.13’te meydana gelen depremin merkez üssünü Silivri açıkları olarak belirledi. Söz konusu depremin büyüklüğü ise 4 olarak duyuruldu. Ancak, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) tarafından yapılan açıklamada depremin büyüklüğünün 3.9 olarak kaydedildiği bildirildi. Bu durum, deprem hakkında farklı görüşlerin ve değerlendirmelerin ortaya çıkmasına sebep oldu. Depremin derinliği AFAD tarafından 6.99 kilometre olarak tespit edildi.
Bahsi geçen deprem, meydana geldiği bölgedeki vatandaşlarda kısa süreli bir panik yaratırken, uzmanlar olayın detayları üzerinde çalışmaya hemen başladı. Depremin etkilerine yönelik değerlendirmeler yapan uzmanlar, yaşanan durumu titizlikle izlemeye devam etti.
Jeolog Prof. Dr. Okan Tüysüz, depreme ilişkin yaptığı açıklamalarda, olayın önemine dikkat çekerek, “Bu durum, İstanbul’da büyük bir deprem beklentisi bulunan bir bölgede ve Kuzey Anadolu Fayı üzerinde meydana gelmiştir. Depremin hangi kol üzerinde, ana kolda mı yoksa yan kolda mı gerçekleştiği henüz netlik kazanmış değil. Fay çözümünün birkaç saat içinde yayımlanması, bu noktada önemli bilgiler sağlayacaktır. Ancak şu an için depremin, İstanbul’u etkileyebilecek olan fay hattı üzerinde meydana geldiğini düşünüyoruz.” ifadelerini kullandı.
Son deprem büyük İstanbul depremini tetikler mi?
Prof. Dr. Okan Tüysüz, bunun yanı sıra meydana gelen depremin bir “öncü” deprem niteliğinde olup olmadığı konusunda da değerlendirmelerde bulundu. Bu bağlamda, “Bu depremin öncü olup olmadığını söylemek için henüz erken.” diyerek, bölgedeki genel durumu göz önünde bulundurmak gerektiğini ifade etti. Tüysüz, “Bölge üzerinde hali hazırda büyük bir deprem beklentisi vardır, ancak bir olayın öncü olarak kabul edilebilmesi için zaman gerekmektedir. Mevcut verilere göre, bu depremin bağımsız bir olay gibi göründüğünü söyleyebilirim.” dedi.
Uzmanlar, bu tür küçük depremlerin sıklıkla meydana geldiğini ve bunların bazen büyük depremlerin habercisi olabileceğini belirtmektedir. Bununla birlikte, her küçük depremin büyük bir depremin öncüsü olarak değerlendirilmesi gerektiği anlamına gelmediği aşikar. Bu nedenle bazı depremler tam aksine bağımsız olaylar olarak kalabilir ve büyük bir depremle ilişkileri bulunmayabilir.
İstanbul gibi büyük bir şehirde deprem riskinin her zaman var olduğu gerçeği, kent sakinleri için bir korku kaynağı oluşturmaktadır. Güçlü yapısal önlemlerin alınmış olması, deprem sonrası zararları azaltma noktasında oldukça önemlidir. Ancak, bu durum, hiçbir şekilde bir önlem alınmasına gerek olmadığını da belirtmez. Tüysüz’ün açıklamaları, İstanbul’daki deprem tehlikesinin ciddiyetini bir kez daha gözler önüne sermektedir. Bu nedenle halkın, depremlerle ilgili bilinçli olması ve gerekli tedbirleri alması büyük önem taşımaktadır.
Sonuç olarak, meydana gelen bu deprem, İstanbul’daki deprem riski konusunda yeniden bir hatırlatma işlevi görmekte. Uzmanların değerlendirmeleri ışığında, radyoaktif durum ve fay çözümleri takip edilecek olup, yaşanan bu tür olayların bilimsel araştırmalar açısından da hassasiyetle inceleneceği öngörülmektedir. Vatandaşlar, meydana gelen herhangi bir depremde panik yapmadan, uzmanların tavsiyelerine uymak suretiyle gerekli önlemler almalıdır. Deprem öncesi ve sonrası doğal afet yönetimi konusunda bilinçli olmak, insanların güvenliği açısından önemli bir husustur.
