İstanbul Barosu Davası

İstanbul Barosu Davası ve Sonuçları

İstanbul Barosu yöneticileri hakkındaki görevden el çektirme davasında önemli bir karar alındı. İstanbul Barosu’nun işleyişine son verildi. Baro Başkanı İbrahim Kaboğlu ve yönetim kurulu üyeleri hakkında açılan davanın sonucunda, İstanbul 2. Asliye Hukuk Mahkemesi, Baro Başkanı Kaboğlu ve yönetim kurulu üyelerinin görevlerine son verilmesine hükmetti.

Gözaltındaki İmamoğlu ile Koğulu’nun Görüşmesi: İstanbul Barosu Başkanı İbrahim Kaboğlu, gözaltında bulunan belediye başkanı Ekrem İmamoğlu ile gerçekleştirdiği görüşmede, İmamoğlu’nun kendisini çok daha güçlenmiş hissettiğini belirtti. Bu durum, İstanbul Barosu’nun politik zemininde önemli bir yansımaya sebep olabilir.

Baro Hâkim Karşısında: İstanbul Barosu, mahkeme karşısında yargılanırken, Baro üyeleri “Biz hukukçuyuz, değişen devre bakmayız, siz de bakmamalısınız.” diyerek, hukukun üstünlüğüne vurgu yaptı.

Davanın Gerekçeleri ve İddialar

Davanamenin İçeriği

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Suriye’de hayatını kaybeden gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin ile bu ölümleri protesto etmek amacıyla gözaltına alınmış gazetecilere ilişkin yapmış oldukları açıklamalar nedeniyle, Baro Başkanı İbrahim Kaboğlu ve yönetim kurulu üyeleri hakkında dava açmıştı. Baroya, “Terör örgütü propagandası yapmak” ve “Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yaymak” suçlamaları yöneltilmişti.

Yönetim Üyelerinin Görevlerine Son Verilmesi Talebi

Davanamenin talep kısmında, İbrahim Kaboğlu ile Baro Yönetim Kurulu üyeleri Rukiye Leyla Süren, Hürrem Sönmez, Ahmet Ergin, Metin İriz, Mehmedali Barış Beşli, Yelda Koçak Urfa, Fırat Epözdemir, Ezgi Şahin Yalvarıcı, Ekrem Bilen Selimoğlu ve Bengisu Kadı Çavdar’ın görevlerine son verilmesi ve yeni bir Baro başkanı ile yeni yönetim kurulunun belirlenmesi talep edilmişti.

Örgüt Üyeliği İddiaları ve Şüpheler

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından sürdürülen soruşturmada, Nazım Daştan ile Cihan Bilgin’in ‘terör örgütü’ üyesi oldukları iddia edildi. Bu iddiaya dayanak olarak, Cihan Bilgin hakkında Mardin ve Gaziantep savcılığında başlatılan bir soruşturma ve Nazım Daştan hakkında İstanbul ve Ağrı savcılıklarında başlatılan soruşturmalar gösterildi.

Fakat savcılığın hazırladığı belgelerde, bu gazetecilerin ‘terör örgütü üyesi’ olduklarına dair herhangi bir kesinleşmiş mahkeme kararı sunulmamıştı. Dolayısıyla, iki gazetecinin terör örgütü üyeliği konusunda yeterli delil bulunmadan İstanbul Barosu yönetiminin “terör örgütü propagandası yapmakla” suçlanması, hukuki açıdan tartışmalı