İstanbul’da, yenidoğan bebeklerin özel hastanelere sevk edilerek haksız kazanç sağlayan bir çetenin faaliyetleri üzerine kapsamlı bir fezleke hazırlandı. Bu çetenin, bebeklerin yaşam ve ölümüne karar verme süreçlerinde para çıkarlarını ön planda tutarak nasıl bir ihmal zinciri oluşturdukları açığa çıkmıştır. İlgili belgelerde, çetenin içindeki üyelerin bebeklerin sağlık durumu hakkında yaptıkları yazışmalar, durumun ciddiyetini gözler önüne seriyor. Bu yazışmaların İYİ Parti Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez tarafından sosyal medya platformu X’te paylaşılmasıyla birlikte kamuoyunun dikkatini çekti.
Bebeklerin sağlığı ile ilgili kaygıların ikinci planda kaldığı, kazancın öncelikli motivasyon oluşturduğu bu skandalın detayları oldukça üzücü. Paylaşılan yazışmalardan bazıları, çetenin üyeleri arasında geçen diyalogları içeriyor ve bu diyaloglar, yaşananların ne kadar ciddi boyutlara ulaştığını ortaya koyuyor. Yazışmalarda hemşirelerin ve doktorların bebeklere karşı olan tutumu dikkat çekici bir şekilde sergileniyor. Örneğin, hemşirenin “bebeğin pisliğin teki çıktığı” ifadesi, bir canlının sağlık durumunu ciddiyetle ele almaktan uzak bir anlayış sergiliyor.
Bir diğer dikkat çekici yazışma ise, bebeklerin durumu hakkında alınan tedbirlerle ilgili. Doktorun, bir bebeğin entübe edilmesine karar vermesi ve hemşirenin, bebeğe uyku ilacı olarak kullanılan dormicum’u vermesi, sağlık hizmetlerinin nasıl istismar edildiğine ışık tutuyor. Hemşirenin, “özel bebeğe az dormicum koklattım, deli gibi ağlıyordu, kestim nefesini” demesi ise, çetenin haksız kazanım uğruna insan hayatını nasıl hiçe saydığını belgeler niteliktedir.
Bu tür olaylar, sadece İstanbul ile sınırlı kalmayıp, sağlık sisteminin genelinde derin sorunların olduğuna da işaret ediyor. Sağlık profesyonellerinin görevlerinin sadece insan sağlığını korumak değil, aynı zamanda etik kurallar çerçevesinde çalışmayı da gerektirdiği düşüncesini akla getiriyor. Sağlık sistemine duyulan güvenin zedelenmesi, toplumda derin bir üzüntü ve öfke yaratıyor. Özellikle yeni doğan bebeklerin sağlık ve güvenliği üzerindeki ihmal ve kötü muamele, sağlık sisteminin nasıl bir çöküş sürecine girebileceğini gözler önüne seriyor.
Bu bağlamda, yüksek bürokrasiye ve sağlık sistemine ilişkin daha kapsamlı reformlar yapılması gerektiği ortaya çıkmaktadır. Bu tür çeteler ile mücadele etmek, sadece yasal düzenlemelerle değil, aynı zamanda toplumsal bilincin arttırılması ile de mümkün olabilir. Sağlık hizmetlerine olan güvenin yeniden tesis edilmesi, bu tehlikeli çetelerin önüne geçilmesi için büyük önem taşıyor. Bu olay, sağlık sistemimizde köklü değişimler sağlamadan sağlıklı ve güvenilir bir hizmet alanı oluşturmanın ne denli zor olduğunu bir kez daha hatırlatmaktadır.