“`html
İstanbul Ataşehir’deki özel bir kadın doğum kliniğinde, yasadışı yumurta artırımı yapıldığı ve bu yumurtaların ABD’deki bir tüp bebek merkezinde satıldığına dair ciddi iddialar ortaya atılmıştır. Bu ağır suçlamaların ardından bir soruşturma başlatılmıştır, ancak iddiaların odağındaki hastaneye giden mağdurlar büyük bir hayal kırıklığı ile karşılaşmışlardır. Hastanenin kapılarına giden bu mağdurlar, doğrudan yetkililerle iletişime geçme çabasında bulunsalar da, sonuç olarak kapı duvarla karşılaşmışlardır. Bilgi almak isteyenlerin soruları yanıtsız kalmış, hastane yönetimi ve doktorlar telefonlara dahi cevap vermemiştir. ‘Kadın doğum merkezinde korkunç ticaret’ başlığı ile SABAH gazetesi tarafından gündeme getirilen bu skandal, CİMER’e de şikayet edilmiştir.
İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü ekipleri, türünün ilk örneği olan bir denetim gerçekleştirerek kliniği incelemiştir. Bu denetimler neticesinde, iki doktorun iddialara konu olan ‘yumurta artırıcı ilaçlar’ kullandığı tespit edilmiştir. Ancak yapılan denetimde doktorların savunmaları yetersiz bulunmuş ve konuyla ilgili iddialar daha derin bir inceleme ve soruşturma birimine iletilmiştir. Ayrıca, kliniğin daha önce uzmanlık dalları haricinde başka alanlar için yazılamaz hükmünü ihlalden, ‘reklam yasağı’ kapsamında 10 bin 572 lira idari para cezası kesildiği ifade edilmiştir. Son olarak, hastane sayfasına erişim engeli getirildiği de öğrenilmiştir.
Bu iddialar arasında bahsedilen ilaç, SABAH gazetesi tarafından titizlikle araştırılmıştır. Enjeksiyon yöntemiyle kullanılan bu ilacın, yumurta üretmeyen yetişkinlerde, özellikle kısırlık tedavisi uygulanan hastalarda kullanıldığı ve kadınlarda yumurta dondurma döngüsü sırasında toplanan ve saklanan yumurta sayısını artırmak amacıyla yaygın olarak tercih edildiği ortaya konmuştur. Ancak ilaçla birlikte gelen riskler de mevcuttur. İlacın yan etkileri arasında, anafilaktik reaksiyonlar ve şokları içeren aşırı hassasiyet reaksiyonları gibi ciddi durumların da yer aldığı belirtilmektedir.
Söz konusu çalışmalara katılan doktorlardan biri olan Ş.A., yaptığı açıklamada “Şikâyete konu kişiler ve olaylarla ilgili herhangi bir ilgim ve bilgim yoktur. Uzmanlık alanımla ilgili yasaların bana verdiği haklar ve sınırlar çerçevesinde hastalarıma âdet düzensizliği, kanama gibi şikâyetlere ilaç reçete ediyorum. Kadın kısırlık tedavisinde kullanılan ilacı daha önce hiç reçete etmedim” şeklinde beyanlarda bulunmuştur. Ancak doktorun bu açıklamaları, iddiaların ağırlığı göz önüne alındığında, şüpheleri artırmaktadır.
Bu olay, İstanbul’daki sağlık sisteminde önemli bir denetim ve düzenleme eksikliğini de gözler önüne sermektedir. Mağdurların yaşadığı süreçten sonra, sağlık kurumlarının halkın güvenliğini sağlamak için daha etkili ve disiplinli olup olamayacağı konusunda ciddi bir tartışma başlamıştır. Özellikle kadın sağlığı alanında yaşanan bu tür denetimsizliklerin ve yasak dışı uygulamaların artması, toplumdaki duyarlılığı daha da artırmaktadır. Yaşanan bu süreçten sonra, İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü’nün bu tür sağlık kuruluşları üzerinde çok daha sıkı ve düzenli denetimler yapmasını sağlaması beklenmektedir.
Ayrıca, bu tür olayların önüne geçebilmek için toplumsal farkındalığın artırılması da büyük önem taşımaktadır. Kadınlar, sağlık hakları konusunda bilinçlenmeli ve kendilerine sunulan tedavi yöntemlerinin yasal olup olmadığını sorgulamalıdır. Bu bağlamda sağlık çalışanlarının da etik kurallara uymaları ve hastalara karşı daha dikkatli davranmaları gerektiği unutulmamalıdır. Sağlık sektörü, güven ve etik temelinde ilerlemesi gereken bir alan olduğundan, bu tür iddiaların ortaya çıkması, hem sağlık hizmetlerine olan güveni zedeler hem de sağlık çalışanlarının itibarını etkiler.
“`