İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınması ve ardından tutuklanmasının ardından, İstanbul’da geniş çaplı protesto eylemleri gerçekleştirildi. Bu olaylar sırasında, toplam 198 kişi gözaltına alındı ve bunlardan 26’sı daha tutuklandı. Tutuklamaların ardından, adliye önünde bekleyen gençlerin aileleri ve arkadaşları arasında büyük bir kaygı ve endişe hakimdi. Gençler, bariyerlerle çevrili alanda, hakimlik kararını beklerken, ailelerin gözyaşları içinde olan bir ortam oluştu.
“ALINLARININ AKIYLA ÇIKACAKLAR”
Adliye önünde bekleyen bir annenin sesi, oradaki diğer ailelerin yüreklerini dağladı. Anne, “Bu adalet mi? Benim inancım kalmadı ki hiçbir şeye. Kanser hastasıyım, sabahtan beri burada dikiliyorum. Ne yapmış bu çocuklar? Ne yapmış bizim evlatlarımız? Adam mı öldürdü? Ne yaptı?” diyerek feryat etti. Bu duruma karşı, gençlerin anneannelerinden biri de “Alınlarının akıyla çıkacaklar. Onlar hiçbir şey yapmadılar ki. Hırsızlık yapmadılar, dolandırıcılık yapmadılar,” ifadeleriyle tepki gösterdi.
“GÖZÜ MOSMOR; ‘ANNE BENİ DARP ETTİLER’ DİYOR”
Olayın en dramatik anlarından biri, 2006 doğumlu Eren Cem Doğan’ın annesinin adliye içinde çekilmiş fotoğrafını göstererek yaptığı açıklamayla yaşandı. Gözyaşları içerisinde annesi, “Gözü mosmor. ‘Anne beni darp ettiler’ diyor” şeklinde kahredici bir şekilde ifade etti. Diğer bir anne ise adliye kapısının demir parmaklıklarına tutunarak uzun süre boyunca gözyaşı dökerek bekledi, bu durum gözler önünde duygusal bir tablo oluşturdu.
Burada dikkat çeken bir başka husus, bir avukatın demir parmaklıkların önünde durarak, sorguları tamamlanan tutukluların ve adli kontrol şartıyla serbest bırakılanların isimlerini okumasıydı. Ancak listede yakınlarının isimlerini duymayan ailelerin tedirginlikleri, kaygıyla dolu bakışları ortamı daha da gerildi. Isimleri okunan aileler arasında tutuklananların bilgilerini bekleyenlerin çaresizliği, bu olayların toplumsal boyutunu bir kez daha gözler önüne serdi.
İstanbul’daki gelişmeler, bu tür günlerin yalnızca siyasi bir çatışma değil, aynı zamanda insanların ailelerini ve sevdiklerini kaybetme korkusunu da beraberinde getirdiğini gösteriyor. Aileler, her geçen dakikada bir umut arayışında bekliyor. Bu durum, yetkililerin ve hukuk sisteminin işleyişindeki sorunları da gün yüzüne çıkarıyor.
Bütün bu olaylar ışığında, tutuklamalar ve protestolar İstanbul’un sosyal yapısını tehdit eden unsurlardan biri olarak karşımıza çıkıyor. Gözaltına alınan gençlerin, aileleri tarafından savunulması ve desteklenmesi, toplumsal dayanışmanın ne denli önemli olduğunu yeniden hatırlatıyor. Bu tür eylemler, sadece bireysel hikâyeler değil, aynı zamanda toplumsal adalet arayışının ve hukukun üstünlüğü mücadelesinin sembollerini barındırıyor.
Kısa bir süre içerisinde, bu eylemler ulusal medyada geniş yer buldu ve sosyal medya üzerinden de büyük yankı uyandırdı. Bireylerin ve geniş kitlelerin hak ve özgürlükleri hesaplanırken, bu tutuklamaların ve eylemlerin sonuçları kamuoyunda geniş tartışmalara yol açtı. İnsanlar, kendi haklarını savunma noktasında çeşitli mecralarda seslerini yükseltmeye çalıştılar.
Son olarak, gözaltına alınan ve tutuklanan gençlerin durumları, sadece aileleri değil, aynı zamanda arkadaş çevreleri ve toplumun farklı kesimleri tarafından da dikkatle takip ediliyor. Adalet sisteminin bu kadar sert bir uygulama ile karşı karşıya