Türkiye, 2023’ün Ekim ayında, Bağlarbaşı Mahallesi’nde gerçekleşen trajik bir kadın cinayetiyle güne merhaba dedi. Olay, Sanayi Caddesi üzerinde, otobüs durağının yakınında meydana geldi. 46 yaşındaki Selma Tercan, burada beklerken, birlikte yaşadığı kişinin, adı henüz tespit edilemeyen zanlının silahlı saldırısına uğradı.
Olayın hemen ardından, zanlı aynı silah ile intihar etti. Bu iki acı olay, bölgedeki insanların büyük bir panik yaşamasına neden oldu. İhbar üzerine olay yerine sağlık ve polis ekipleri hızla sevk edildi. Kısa bir süre içinde, sağlık ekiplerinin olay yerindeki incelemeleri sonucu, her iki kişinin de hayatlarını kaybettiği belirlendi.
Cenazeler, detaylı incelemelerin ardından Bursa Adli Tıp Kurumu morguna kaldırıldı. Bu olay, Türkiye’nin devam eden kadın cinayetleri konusu üzerine bir kez daha dikkat çekti. Ülke genelinde, kadına yönelik şiddet ve cinayetlerin artışı, toplumda büyük bir kaygı ve öfkeye yol açıyor.
Son yıllarda, birçok sivil toplum kuruluşu ve kadın hakları savunucusu, kadına yönelik şiddetle mücadelede daha etkili yasaların çıkarılmasını ve mevcut yasaların daha iyi uygulanmasını talep ediyor. Bu trajik olay, aynı zamanda kadınların güvenliğinin sağlanması için daha fazla önlem alınması gerektiğini bir kez daha hatırlatıyor.
Kadın cinayetleri, sadece bireysel bir trajedi değil, aynı zamanda toplumsal bir sorun olarak da karşımıza çıkmaktadır. Selma Tercan’ın ölümü, birçok kadının yaşadığı korkunç deneyimlerin bir yansımasıdır ve bu tür olayların artması, toplumda derin yaralar açmaktadır. Her bir kayıptan sonra, aileler, arkadaşlar ve sosyal çevre dağılırken, toplum da derin bir acı hissediyor.
Bölgedeki güvenlik önlemlerinin artırılması gerektiği vurgulanırken, aynı zamanda bu tür olayların önlenmesi konusunda eğitimlerin ve farkındalığın artırılması da önem kazanmaktadır. Kadınların yaşam hakkı ve güvenliği için yapılan çağrılara derhal yanıt verilmesi gerektiği düşünülmektedir. Sonuç olarak, Selma Tercan’ın ölümü, yalnızca onun hayatını değil, aynı zamanda toplumun da ortak bir kaybını ifade etmektedir.
Kamusal alanlarda kadınların güvenliğinin sağlanması amacıyla acilen adımlar atılması gerektiği, basın bültenlerinde ve sosyal medya platformlarında sıkça dile getirilen bir konu haline gelmiştir. Bu olaylar karşısında, toplumsal bilincin artırılması ve kadına yönelik şiddet konusunda net bir duruş sergilenmesi gerektiği düşünülmektedir.
Birçok kişi, bu tür olayların gerçekliğini kabul etmekte zorlanırken, diğerleri bu konuda eyleme geçilmesi gerektiğini savunuyor. Selma Tercan’ın ölümünden sonra, Türkiye’deki kadın hakları savunucuları, kadın cinayetlerinin son bulması amacıyla daha geniş kapsamlı kampanyaların başlatılması gerektiğini dile getiriyor. Sonuç olarak, bu tür olayların önlenmesi için sadece yasaların değil, aynı zamanda toplumsal değerlerin de dönüşmesi gerekmektedir.
