Elif TOKBAY
Kaz Dağları, Türkiye’nin doğal güzellikleri ve biyolojik çeşitliliği ile bilinen önemli bir bölgesi olarak öne çıkmaktadır. Ancak bu muhteşem doğa, Cengiz Holding tarafından yürütülen bir bakır madeni projesi nedeniyle ciddi bir tehdit altındadır. Bu bağlamda, bölge halkı ve çevre gönüllüleri, maden faaliyetlerine karşı 65 gündür süren bir direniş sergilemektedir. Süreç içinde, 2024 yılı itibarıyla 1 milyon ağaç kesilmiş durumda. Bu durumu protesto etmek amacıyla, köylüler ve çevre aktivistleri bir video yayınlayarak kamuoyuna mesaj göndermiştir.
Videoda kadınlar, “2024’te kesilen 1 milyon ağacımızı unutmayacağız” diyerek Cengiz Holding’e karşı duydukları öfkeyi dile getiriyor. Bu açıklama, 2025 yılı itibarıyla madenin açılması amacıyla yapılacak olan mücadeleyi bir kez daha vurguluyor. Ayrıca, “2025’te de bu madeni sana açtırtmayacağız Mehmet Cengiz” ifadeleriyle de durumun ciddiyeti ortaya konulmuş oluyor. Bu tutum, köylülerin çevresel duyarlılığını ve doğal kaynakların korunmasına yönelik kararlılığını yansıtmaktadır.
Kaz Dağları’nın doğal yapısı, Türkiye’nin akciğerleri olarak nitelenmektedir. Ancak ne yazık ki, bu doğal alan şu an iktidara yakın bir şirket olan Cengiz Holding tarafından talan edilmektedir. Bölge halkı, Danıştay’ın konuya ilişkin alacağı kararı beklerken, bu süreçte yetkililere çağrıda bulunarak, “Bizi ölüme terk etmeyin!” mesajını vermektedir. Bu ifade, bölge sakinlerinin içinde bulunduğu korku ve endişeyi dile getirirken, aynı zamanda doğal varlıkların korunmasına yönelik toplumsal bilinci de artırmaktadır.
Kazdağları’ndaki köylüler, Cengiz Holding’in Halilağa Bakır Madeni projesine karşı oldukça kararlıdır. Protesto videolarında, “Bizi ölüme terk etmesinler, bizi canlı canlı mezara koymasınlar. Biz maden istemiyoruz, topraklarımızın işgal edilmesini istemiyoruz” sözleriyle direnişlerinin sebeplerini net bir şekilde ortaya koyuyorlar. Bu sözler, sadece madenin açılmasına karşı durduklarının bir göstergesi değil, aynı zamanda kendi topraklarını ve yaşam alanlarını koruma mücadelesi verdiklerini simgelemektedir.
Bölge halkının bu mücadele ve direnişi, sadece kendi toprakları değil, aynı zamanda ekosistemin korunması açısından da kritik önem taşımaktadır. Kaz Dağları’nda yaşanan ağaç kesimlerinin ve çevresel tahribatların durdurulması, bölgenin uzun vadeli sağlığı için gereklidir. Halkın bu konudaki kararlılığı, daha geniş bir çevre hareketinin parçası olarak değerlendirilebilir ve doğanın korunması adına atılacak adımlar açısından ilham verici bir örnek teşkil etmektedir.
Sonuç olarak, Kaz Dağları’ndaki bu direniş, çevresel adalet arayışının ve doğal kaynakların korunması mücadelesinin önemli bir parçasıdır. Halkın birleşik gücü ve kararlılığı, tahribatın durdurulması sürecinde kritik bir rol oynamaktadır. Bu noktada, duyarlılıkları artırmak ve eylemlerini görünür hale getirmek, hem bölge halkı hem de çevre gönüllüleri için hayati bir öneme sahiptir.