Çocukların çok sevdiği ‘köstebek’ isimli bir oyun vardır. Tokmakla kafasına vurulduğunda başka bir delikten çıkar oyunun kahramanı köstebek… Kılıçdaroğlu tam da buna benziyor. Biz onu tarihin tozlu sayfalarına gömdüğümüzü sanıyorduk lakin anlaşılan o ki, fena halde yanılmışız. Yediği her darbeden sonra, hiçbir şey olmamış gibi bir yolunu bulup baş çıkarıyor. Üstelik kendisini tarihten silme ameliyesinin baş aktörleri kendi camiasının insanları. Çıktığı her seçimi kaybetmiş, her seferinde bir bahane bularak koltuğunu korumuştu. 2023’e kadar böyle sürdü. Sonra, daha öncesinde parti genel başkanının cumhurbaşkanı adayı olmasını ‘namus’ sorunu olarak takdim ettiği halde aynı yola girmekte beis görmedi. Türlü entrikalarla kurduğu masaya kendi ismini dayattı ve vatan haini PKK’dan, İslâm düşmanı FETÖ’ye, sözde milliyetçi İYİ Partiden, hayatını CHP ile mücadele ettiği iddiasındaki Davutoğlu’na varıncaya kadar herkesle ve her kesimle kol kola girerek adaylığını ilan etti. Neticenin ne olduğu hepimizin malumu. Millet okkalı bir şamar patlatarak oyun dışı bıraktı kendisini. Saydığımız tüm bu kesimler, yıllarca sırtlarında taşıdıkları bu özneden mezkûr yenilgi akabinde kurtulma kararı verdi ve saf dışı bırakıldı. Kendi tabanının neredeyse tamamı, envaiçeşit hakaretler ederek gitmesini istedi ve nihayet kendi eliyle siyasi aktör yaptığı isimler son darbeyi vurarak altındaki koltuğu aldılar. Yazının başında da ifade ettiğimiz gibi artık bir daha ortalıkta görünmez diye düşünüyorduk ki, öyle olmadığı anlaşıldı. Önce Özgür Özel’in Sayın cumhurbaşkanı ile görüşme kararı üzerine salvolara başladı. Sonrasında anılan görüşme çok zoruna gitmiş olacak ki, yıllarca fonladığı bir internet sitesindeki köşe yazısıyla arzı endam etti. Köşe yazısı dediğime bakmayın, içindeki kin ve nefreti kelimelere dökmekten başka hiçbir anlama gelmeyen bir küfür name idi yazdıkları. Bu da kesmedi, bu küfür nameyi tutup sosyal medya hesabında takdim etti. Söyledikleri, kendisine açılan muazzam siyasi krediyi saçma sapan argümanlarla berhava ettiği iftira ve yalanların tekrarından ibaretti. 14 yıl boyunca üzerinde tepindiği yalan ve iftiraların kendisini taşıdığı son noktaya bakmaksızın, aynı teraneleri tekrar ettikten sonra, Evliya Çelebinin ifadesine göre Kanuni Sultan Süleyman’a ait olan bir şiiri adeta katlederek sözüm ona ne denli erdemli olduğunu anlatmaya çalıştı. Şiirin orijinali şöyle. “Geçme namert köprüsünden, ko aparsın su seni/Yatma çakal yatağında, ko yesin aslan seni” Bu şiirdeki derin mana, ‘insanlık tarihi boyunca yaşamış hangi insana tatbik edilmez’ diye sorulsa, akla gelecek ilk kişi şüphesiz ki, Kılıçdaroğlu’dur! Bu harikulade şiiri kendine uyarlayarak hem şiirin kendisini ve hem de anlamını berbat ederken şu hezeyanları yazdı. “Geçmedim muhannet köprüsünden su apardı beni./Yatmam çakal yatağında, aslanlar yese beni….” 14 yıllık genel başkanlık süresince kıyısından bile geçmediği erdemleri merkez koyarak küfür ve hakaretlere kaldığı yerden devam eden bu özne, Deniz Baykal’ın evine giderken ‘kesinlikle aday değilim’ dedikten birkaç gün sonra aday olan kişi değil miydi sahi? Anayasayı açıkça ihlal ederek FETÖ’nün servis ettiği tapeleri meclis kürsüsünden okuyarak, 17/25 Aralık yargı susturuculu darbe girişimine aleni desteği veren kimdi peki? Ya, yine FETÖ’cülerin servis ettiği yalan ve iftiraların kaynağı sorulduğunda, “maske takmışlardı, kim olduklarını göremedim” diyecek denli hilafı hakikat beyanda bulunan kişi kimdi? Sırrı Sakık’ın açıkça “kapalı kapılar arkasında PKK ile pazarlık yaptığını, bunu herkesin önünde de tekrarlaması gerektiğini” söylediği sözde genel başkan kimdi? Şuracığa bu türden onlarca örnek yazmam işten bile değildir. Örnek olarak seçtiğim olaylar, kendi partisine, bu millete, bu ülkeye yaptığı en büyük kötülüklerin en önemlileri elbette. FETÖ ve PKK gibi hem İslâm düşmanı hem de vatan haini muhannetlerin köprüsünü yolgeçen hanı yapan birisi, hiç sıkılmadan bu şiirdeki asalete tasallut edebiliyor ne yazık ki. Söyler misiniz Allah aşkına, hangi zavallı çakalın yattığı yer, 6’lı masada oluşan metni bir Avrupa ülkesinin büyükelçisinin onayına götürürken ve Amerika’nın tüm direktiflerini uygularken girdiği yataktan daha iğrenç olabilir ki?. Zavallı Kılıçdaroğlu… Siyasi hayatı boyunca defalarca yenildiği halde bir türlü ‘adam’ gibi yenilmesini öğrenememişti. Son gelişmelerden anlaşılıyor ki, adam gibi ortadan kaybolmayı da beceremiyor. Nihat Nasır / Haber7
Benzer Haberler
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.