Ankara’nın Susuz ilçesine bağlı Büyük Çatak köyünde, 2025 yılının Nisan ayında, Emre M. adında bir birey ile eşi Hazal M. arasında görece sıradan bir tartışma patlak verdi. Olayın detayları henüz tam olarak aydınlatılmasa da, tartışmanın nedeninin kimyasal bir faktör olabileceği düşünülüyor. Ancak, bu tartışmanın bir anda kontrolden çıkması ve şiddet içeren bir olaya dönüşmesi, çevredeki herkes için büyük bir şok etkisi yarattı.
Tartışmanın zamanla büyümesi sonucu, Emre M., eşi Hazal M.’yi boğarak öldürdü. Bu noktada, olayın ne şekilde geliştiğine dair daha fazla bilgiye ulaşılamamış olsa da, durumu daha da trajik hale getiren bir detay var: çiftin bir çocukları bulunmaktadir. Bu çocuk, tüm bu yaşananların ortasında bir anda ailesini kaybetmiş oldu.
Olayın ardından Emre M., panik halinde 112 Acil Çağrı Merkezi’ni aradı ve eşini öldürdüğünü bildirdi. Bu durum, Emre M.’nin olay anındaki psikolojik durumunun bir yansıması olarak değerlendirildi. Yine de, bu çağrı sonrasında bölgeye gelen sağlık ve jandarma ekipleri, Hazal M.’nin hayatını kaybettiğini tespit ettiler. Sağlık ekiplerinin müdahalesi, ne yazık ki, Hazal M.’nin hayatını kurtaramadı.
Olay yerine intikal eden jandarma ekipleri, Emre M.’yi gözaltına alarak gerekli işlemleri başlattılar. Bu durum, toplumda kadın cinayetlerinin önlenmesine yönelik tartışmaları yeniden alevlendirdi. Cinsel eşitlik ve aile içi şiddet konuları üzerine yapılan tartışmalar, bu tür olayların önüne geçmek için ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gösterdi.
Ülkemizde son yıllarda artan kadına yönelik şiddet olayları ve aile içi cinayetler, maalesef bu tür trajik vakalarla yeniden gündeme geliyor. Her ne kadar toplumsal farkındalık artıyor olsa da, bu tür olayların yaşanmaması için daha fazla önlem alınması gerektiği aşikar. Emre M. ve Hazal M.’nin trajik hikayesi, toplum olarak üzerinde düşünmemiz gereken önemli bir mesele: Aile içindeki sorunların nasıl ele alınması gerektiği ve bu tür şiddetin nasıl engellenebileceği.
Olaydan sonra, çiftin çocukları için yapılacaklar da büyük bir merak konusu haline geldi. Aile içi şiddet mağdurlarının korunması ve çocukların bu travmadan en az şekilde etkilenmesi, toplum olarak almamız gereken bir sorumluluk. Bu tür olayların azaltılması ve önlenmesi adına, devletin ve toplumun birlikte hareket etmesi büyük önem taşımaktadır.
Büyük Çatak köyünde yaşanan bu olay, aile içi şiddet olgusunun ciddiyetini bir kez daha gözler önüne serdi. Eşler arasındaki iletişim eksikliklerinin ve çözülmeyen problemlerinin, trajik olaylara yol açabileceği gerçeği göz ardı edilmemelidir. Eğitim, toplumsal farkındalık ve destek mekanizmalarının güçlendirilmesi, bu tür olayların önüne geçmek için atılacak önemli adımlardandır.
Sözün özü, Hazal M. ve Emre M. arasındaki trajik olay, kadın cinayetleri ve aile içi şiddet konusunu bir kez daha gündeme getirdi. Her bireyin bir hayatı olduğu unutulmamalı ve bu tür olayların yaşanmaması için utanç verici değil, çözümleyici bir yaklaşım benimsenmelidir. Eşitlik, adalet ve insan hakları temelinde bir toplum oluşturmak için hepimizin üzerine düşen görevler bulunmaktadır. Bu tür olayların yaşanmaması ve bir daha benzer trajedilerin önüne geçilmesi dileğiyle, Hazal M. gibi kaybedilen canların anısı unutulmamalıdır.