2025 Yılı Vekalet Yoluyla Kurban Kesim Programı Tanıtım Toplantısı’nda konuşan Diyanet İşleri Bakanı Ali Erbaş, sosyal adaletsizlik ve yoksulluk konularına dikkat çekti. Erbaş, “Almış olduğu 2 kiloluk kurban etini kurutup, toz haline getiren ve aylarca onun tozunu yemeklerine katan milyonlarca insan var. Bunu görmezden gelmek bize yakışmaz,” diyerek, bu durumun toplumda yarattığı derin etkiyi vurguladı.
Toplantıda dile getirilen bu açlık ve sefalet, birçok insanın gün geçtikçe artan zorluklarla karşılaştığını ortaya koyuyordu. Erbaş’ın bu konuşması, toplumun yoksul kesimlerini daha fazla destekleme gerekliliğine dikkat çekti. Vekaletle kurban kesim hizmetlerinin önemine ve bu hizmetlerin ihtiyacı olan kişilere ulaşma amacına da değinildi. Diyanet’in bu tarz sosyal yardımları, sadece kurban ibadeti açısından değil, aynı zamanda sosyal dayanışmayı artırmayı da hedefliyor.
Ancak bu vurguların arasında, Diyanet İşleri Bakanı’nın şahsi lüks yaşamı ile ilgili eleştiriler gündeme geldi. Ali Erbaş’ın makam aracı olarak kullandığı Audi marka lüks aracın ardından, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın merkezi binalarında bulunan çeşitli lüks araçların envanteri açıklandı. Bu araçlar arasında ‘ihtiyaç durumunda’ kullanım için tahsis edilen iki adet Mercedes, bir adet zırhlı Mercedes, bir adet Mercedes Vito ve kırmızı TOGG yer alıyor. Bu durum, toplumsal yoksullukla ilgili yapılan açıklamaların inandırıcılığını sorgulatırken, kamuoyunda tartışmalara neden oldu.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın lüks araçlarla ilgili sahip olduğu kaynaklar ve bu araçların varlığı, halkın ihtiyaçları ile devletin yöneticilerinin yaşam standartları arasındaki çelişkileri gözler önüne seriyor. Bu durum, hükümetin yoksul kesimlere yönelik politikalarının ne derece samimi olduğu konusunda soru işaretleri doğurdu. Gelişen bu iki farklı söylem, kamuoyunda bir tartışma yaratırken, Diyanet İşleri Bakanlığı’nın bu durumla nasıl başa çıkacağı merak konusu oldu.
Böyle bir ikilem içerisinde, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın insanlara yardım etme amacıyla attığı adımların karşılığı, kendi içindeki mali düzenlemelerle sağlam bir şekilde desteklenmelidir. Yoksul kesime yapılan yardımların daha fazla görünür ve hesap verebilir olması gerektiği, bu durumun kabul edilemez olduğu sıkça belirtiliyor. Toplumda adalet ve eşitlik için atılacak adımların, lüks yaşamlar ile bağdaşmadığı açık bir şekilde ifade ediliyor.
Sonuç olarak, Ali Erbaş’ın yaptığı açıklamalar ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın lüks araçları arasındaki çelişki, devletin sosyal politika alanındaki samimiyetini sorgulatıyor. Yoksullukla mücadelede atılacak adımların sadece sözde kalmaması için somut eylemlerle desteklenmesi gerekmektedir. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yaklaşımı, toplumun her kesimine ulaşmayı ve sosyal yardımları etkin bir şekilde yerine getirmeyi hedeflemelidir. Bu durumda, yalnızca kurban kesim programları değil, tüm sosyal yardımların daha geniş bir çerçevede ele alınarak sistematik bir şekilde yürütülmesi de oldukça önemlidir.