“Ayla”, “Sınav” ve “Uzun Hikaye” gibi milyonlarca izleyiciye ulaşan projelere imza atan senarist Yiğit Güralp, Türk edebiyatının önemli eserlerinden biri olan Sabahattin Ali’nin “Kürk Mantolu Madonna” eserini beyaz perdeye uyarlamaya hazırlanıyor. Bu proje, hem edebi esere sadık kalmayı hem de günümüz izleyicisine hitap eden modern bir anlatım geliştirmeyi amaçlıyor.
Proje hakkında ANKA Haber Ajansı’na konuşan Yiğit Güralp, “Yıllardır yapılamayan bir proje bize nasip oldu. Filmi, eserin dokusuna uygun bir şekilde yapacağız” dedi. Bu ifadeleriyle, eserine olan derin saygısını ve projeye ne denli titizlikle yaklaştıklarını vurguladı. Sabahattin Ali’nin bu eseri, sadece edebi niteliği ile değil, Türk milletinin en çok okuduğu kitaplar arasında yer alması ile de önemli bir kimliğe sahip. Bu nedenle, projenin her aşamasında titizlikle çalışacaklarını belirten Güralp, seyircilerin kalbine dokunacak bir yapı ortaya koymayı hedeflediklerini ifade etti.
“AİLESİYLE TANIŞTIK VE ÖN GÖRÜŞMELERİMİZİ YAPTIK”
Projenin yönetmeninin Türk olacağını belirten Güralp, uluslararası bir işbirliği düşündüklerini de dile getirdi. “Planlarımız arasında yabancı oyuncular ve yabancı görüntü yönetmeni ile çalışmak var. Avrupa’yı hedefliyoruz ve Cannes ile Berlin Film Festivali’ne katılmayı planlıyoruz” dedi. Bu açıklamaları, projenin sadece Türkiye’de değil, uluslararası arenada da ses getirecek bir yapım olma potansiyeline sahip olduğunu gösteriyor.
Güralp, ayrıca Sabahattin Ali’nin ailesiyle de görüştüklerini ve bu görüşmelerin çok olumlu geçtiğini belirtti. “Kürk Mantolu Madonna” isminin çok büyük bir öneme sahip olduğunu, bu bağlamda geniş bir seyirci kitlesine hitap edecek bir yapım olacağına inandıklarını ifade etti. Özellikle filmde yer alacak temaların evrensel nitelikte olması, projenin farklı yaş gruplarına hitap etmesini sağlıyor. Yalnızlık, yabancılaşma, içsel keşif ve aşk gibi temalar üzerinden kurgulanan hikaye, izleyicileri derinden etkileme potansiyeline sahip.
1943 yılında yayımlanan “Kürk Mantolu Madonna”, İkinci Dünya Savaşı öncesi Berlin’de geçiyor. Bu tarihi bağlam, yapım şirketinin eserin atmosferini ve dönemin ruhunu yansıtmak adına büyük bir özenle çalışması gerektiğini gözler önüne seriyor. Filmde Raif Efendi ve Maria Puder adlı iki karakterin sıra dışı ilişkisi üzerinden işlenen temalar, yalnızlık ve insan ilişkilerinin karmaşıklığına dair derin bir bakış açısı sunuyor.
Raif Efendi, yaşamının büyük bir kısmını yalnızlık içinde geçirmiş bir karakter. Kendi içsel yolculuğunu ve hayattaki yerini sorgularken, Maria Puder ile olan ilişkisi ona farklı bir dünya kapılarını aralıyor. Maria ise, özgür ruhlu ve bağımsız bir kadındır. Bu ikilinin ilişkisi, sıradan bir aşk hikayesinin ötesine geçerek, insan ruhunun derinliklerine inmektedir. Raif’in yalnızlığı ve Maria’nın özgür ruhu arasındaki çatışma, birçok izleyici için dokunaklı bir mesele olarak yansıyacaktır.
Beyazperdeye yansıtılacak olan bu uyarlamanın, yalnızca bir film olmasının ötesinde, izleyicilere sosyal ve psikolojik bakımdan da yeni kapılar açması bekleniyor. Modern zamanların sıkıntılarında kaybolmuş bireylerin, bu tür derin hikayelerle kendi iç yolculuklarına dair farkındalık kazanmaları mümkün olabilir. Yiğit Güralp’ın bu projeye olan inancı ve titiz yaklaşımı, izleyicilere unutamay
