Türkiye, farklı ülkelerden iade edilen kuru incirlerin ardından, kendisinin Fransa’ya ihraç ettiği kuru incirler ile ilgili ciddi uyarılar almaya başladı. Bu uyarının sebebi, gönderilen incirlerde “Aflatoksin” adı verilen toksik bir maddenin tespit edilmesidir. Aflatoksin, özellikle gıda ürünlerinde ortaya çıkabilen ve insan sağlığı üzerinde olumsuz etkilere neden olabilen bir bileşiktir.
Avrupa Birliği (AB) Komisyonu’nun Gıda ve Yemler İçin Hızlı Alarm Sistemi (RASFF) üzerinden yayınlanan bildiriye göre, Fransa’ya gönderilmiş olan 732843 numaralı kuru incir partisinde “Aflatoksin B1” bulunduğu belirtilmiştir. Aflatoksin B1, özellikle yaşanan sağlık riskleri nedeniyle dünya genelinde gıda güvenliği açısından önemli bir mesele haline gelmiştir.
Aflatoksin B1’in yasal sınır değeri, 6,0 µg/kg (ppb) olarak belirlenmiştir. Ancak, yapılan testlerde bu kuru incirlerde tespit edilen değer, 9,0±2,8 µg/kg (ppb) olarak saptanmıştır. Bu durum, incirlerin insan sağlığına olumsuz etkileri olabilecek yüksek bir aflatoksin seviyesine sahip olduğunu göstermektedir. Aflatoksin B1, genetik yapıyı değiştirme kapasitesine sahip olmasının yanı sıra kanser riskini artırma potansiyeli taşıdığı için son derece tehlikeli bir maddedir.
TÜRKİYE’YE GÖNDERİLDİ
Fransa, Türkiye’den ithal edilen bu zehirli kuru incirleri, sınırda geri çevirerek Türkiye’ye iade etme işlemi başlatmıştır. Avrupa Birliği’nin Gıda ve Yemler İçin Hızlı Alarm Sistemi (RASFF), bu ürünlerin taşıdığı tehlike seviyesini “ciddi” olarak nitelendirmiştir. Fransa, söz konusu incirleri mühürleyerek, henüz piyasaya sürülmeden toplama kararı almıştır. Bu adım, hem tüketicilerin sağlığını koruma amacı gütmekte hem de gıda güvenliği önlemlerinin titizlikle uygulanmasına yönelik bir çabayı ortaya koymaktadır.
Bu durum, Türkiye’nin gıda ihracatındaki problemleri ve uluslararası pazarlarda karşılaşabileceği riskleri bir kez daha gözler önüne sermektedir. Ülkeler arası ticarette gıda güvenliği standartlarının ve denetimlerin ne kadar önemli olduğu bu olay ile bir kez daha kanıtlanmış olmaktadır. Aynı zamanda, gıda sektöründe yapılan üretim ve ihraç süreçlerinin daha dikkatli bir şekilde ele alınması gerektiği de anlaşılıyor. Gıda güvenliği alanında her türlü önlemin ciddiyetle ele alınması, hem yurtiçindeki tüketiciler hem de yurtdışındaki alıcılar için hayati bir önem taşımaktadır.
Sonuç olarak, yaşanan bu olay, Türkiye’nin uluslararası gıda ticaretindeki güvenilirliğini sarsabilecek nitelikte bir durumdur ve gıda üreticilerinin kalite kontrol süreçlerini yeniden değerlendirmesi gerekliliğini ortaya koymaktadır.