İstanbul Sulh Ceza Hakimliği, Mahir Polat’ın sağlık durumu ile ilgili gelişmeleri dikkate alarak tutukluluğunun sona erdirilmesi gerektiğine karar verdi. Bu karar neticesinde Mahir Polat hakkında ev hapsi kararı uygulanmaya başlandı.
Ayrıca, Adalet Bakanı Tunç, Mahir Polat’ın durumu hakkında yaptığı açıklamalarda, Adli Tıp Kurumu’nun sağlık durumu ile ilgili tahliye kararı verme yetkisine sahip olduğunun altını çizdi. Tunç, “Mahir Polat’ın her şikayeti doğrultusunda hastaneye sevk edilmesi gerçekleştirildi. Adli tıpta muayenesi yapılarak gerekli tetkikler istendi. Bu sonuçlar Adli Tıp’a iletildiğinde, kurul gerekli değerlendirmeyi yapacaktır. Burada yanlış anlamalar söz konusu olabilir. Eğer hastalık nedeniyle cezaevinde hayatını tek başına sürdüremeyeceğine dair adli tıpça onaylanmış bir rapor varsa, adli kontrol altında tutulması da mümkündür” şeklinde ifadelerde bulundu.
NE OLMUŞTU?
Mahir Polat, 29 Mart tarihinde tutuklu bulunduğu Marmara Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’ndan ambulansla Mehmet Akif Ersoy Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırılmıştı. Burada yapılan sağlık kontrollerinin ardından, Polat, hastanenin Kardiyoloji Bölümü Yoğun Bakım Ünitesi’nde muayene altında tutuldu ve anjiyo işlemi uygulandı. Ancak tedavisi tamamlanan Polat, 31 Mart tarihinde taburcu edilerek tekrar ceza infaz kurumuna gönderildi.
Son gelişmeler doğrultusunda, Polat, Marmara Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Kampüsü’ndeki hastanede, sağlık durumunun ceza infaz kurumunda kalmasına uygun olup olmadığını belirlemek için bir kurul önüne çıkarıldı ve bu kurul, Polat’ın Adli Tıp Kurumu’na sevk edilmesine karar verdi.
Bakan Tunç’un açıklamaları ve İstanbul Sulh Ceza Hakimliği tarafından verilen ev hapsi kararı, Mahir Polat’ın sağlık durumunun ciddiyetini gözler önüne seriyor. Polat’ın cezaevinde geçirdiği zaman boyunca yaşadığı sağlık sorunlarının, kendisini ciddi anlamda etkilemiş olduğu öne sürüldü. Adli Tıp Kurumu’nun raporu, Polat’ın tedavi gereksinimlerinin, cezaevinde yeterince karşılanamayabileceği görüşünü destekleyebilir. Bu durum, Türkiye’de adalet sisteminin nasıl işlediği ve tutukluların sağlık sorunlarına karşı nasıl yaklaşım sergilendiği konusunda da önemli bir örnek teşkil ediyor.
Sağlık durumunun tehlikeli noktaya gelmesi, Mahir Polat’ın tutuklu kaldığı süre boyunca her defasında hastaneye sevk edilmesi gerektirmiştir. Bu durum, kamuoyunda önemli bir tartışma konusu olmuş ve adli sağlık sisteminin nasıl çalıştığına dair soruları gündeme getirmiştir. Parasal yükümlülükler, mahkeme süreçleri ve ceza infaz sistemi gibi unsurlar, bu tür davaların merkezi dinamizmi olarak öne çıkmaktadır. Dolayısıyla, Adli Tıp Kurumu’nun alacağı karar, hem Mahir Polat’ın geleceği hem de adalet sisteminin işleyişi açısından büyük önem taşımaktadır.
Özetle, Mahir Polat’ın durumu, sadece bireysel bir dava değil aynı zamanda toplumda adalet ve sağlık hizmetlerinin nasıl etkileşime geçeceğine dair geniş bir perspektif sunmaktadır. Adalet Bakanı’nın açıklamaları, sağlık sorunları olan tutukluların adli süreçlerinde bir değişim gerektiğini de işaret etmektedir. Taraflardan gelen çeşitli talepler, sağlık durumu göz önünde bulundurularak ele alındığında, kamu güvenliği ve bireylerin sağlık hakları arasında bir denge sağlanması şarttır.
