2021 yılında yaşanan müsilaj krizi, Marmara Denizi’nin ekosistemini ciddi şekilde tehdit eden bir olayı temsil ediyor. Bu krizin ardından Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı, denizin korunması ve sağlığının yeniden tesis edilmesi amacıyla 22 maddelik bir Marmara Denizi Eylem Planı’nı yürürlüğe soktu. Bu plan, deniz kirliliği ile mücadelede önemli adımlar atmayı amaçlıyor ve özellikle atık su arıtma tesislerinin durumuna dikkat çekiyor. Ancak, planın uygulanması sürecinde birçok kıyı belediyesi hala gerekli atık su arıtma tesislerini kurmadığı için, denizin mevcut durumu giderek kötüleşiyor.
Bahsi geçen Eylem Planı’nın 5. maddesi, Marmara Denizi Hidrolojik Havzası’nda yer alan bütün atık su arıtma tesislerinin ileri biyolojik arıtma sistemlerine dönüştürülmesi gerektiğine dair bir talimat içeriyor. Bu tür ileri biyolojik arıtma tesisleri, atık suyun temizlenmesi ve çevreye zarar vermeden doğaya salınması için gerekli olan yüksek teknolojili sistemlerdir. Ancak, birçok belediye bu görevi yerine getirememiştir. Gecikmeler ve eksiklikler, hem çevresel hem de sağlık açısından ciddi riskler doğurmakta ve bu durum, çoğu insan için büyük bir endişe kaynağı olmaktadır.
Müsilaj Bilim Kurulu, bu meseleye el attı ve 25 Aralık 2021’de düzenlenen toplantıda, belediyelerin yapması gereken ileri biyolojik atık su arıtma tesislerinin eksikliğini gündeme getirdi. Toplantıya katılan bilim insanları ve uzmanlar, bu eksikliklerin sürece büyük zarar verdiğine dikkat çekti ve acil önlemler alınması gerektiğini vurguladı. Bu toplantının ardından 7 büyükşehir belediyesine resmi bir uyarı yazısı gönderildi. Bu belediyeler arasında İstanbul, Kocaeli, Bursa, Balıkesir, Tekirdağ ile Yalova ve Çanakkale yer almaktadır.
Marmara Denizi’ndeki kirliliğin azaltılması ve su kalitesinin iyileştirilmesi için atık su arıtma tesislerinin önemi her geçen gün daha da artmakta. Şu ana kadar yapılmış olan uyarılara rağmen, bu meseleyle ilgili çözümler hızlandırılmazsa, bölgedeki ekosistem ve insan sağlığı tehlikeye girebilir. Uzmanlar, bu tür çalışmaların sadece deniz ekosistemini korumakla kalmayıp, aynı zamanda halk sağlığı üzerindeki olumlu etkileriyle de büyük önem taşıdığına işaret ediyor.
Kısacası, 2021 yılı itibarıyla başlayan müsilaj problemi, pek çok yerel yönetimin gereken sorumlulukları yerine getirmemesi nedeniyle çözüm bekleyen bir durum haline gelmiştir. İstanbul, Kocaeli, Bursa, Balıkesir, Tekirdağ, Yalova ve Çanakkale şehirlerindeki belediyelere düşen görev, Marmara Denizi’ni koruma çabalarına daha etkin katılımları sağlamaktır. Aksi takdirde, bu kriz çok daha büyük bir çevre felaketine dönüşebilir ve buna bağlı olarak hem ekosistem hem de insan sağlığı ciddi biçimde tehdit altına girebilir.