Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) tarafından sağlanan bilgilere göre, 2024 yılında Marmara Denizi’nde bir deprem meydana geldi. Bu sarsıntının merkez üssü Tekirdağ ilinin Süleymanpaşa açıkları olarak belirlendi. Yapılan ölçümlere göre, depremin büyüklüğü 3,3 olarak kaydedildi. Depremin saati ise 18:00 olarak tespit edildi ve derinliği 7,27 kilometre olarak belirlendi.
Ayrıca, Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü de depremle ilgili ayrı bir ölçüm gerçekleştirmiştir. Bu kuruma göre, sarsıntının merkezi Yeniköy açıkları olarak tanımlandı ve büyüklüğü 3,5 olarak ölçüldü. Kandilli Rasathanesi’ne göre depremin meydana geldiği saat yine 18:00 idi; ancak bu sefer derinliği 3,6 kilometre olarak rapor edildi.
Marmara Denizi bölgesi, sık sık depremler yaşayan bir coğrafyada yer almaktadır. Bölgede meydana gelen bu tür olaylar, büyük depremlere hazırlık açısından önem taşıdığından, pek çok kurum sürekli olarak gelişmeleri takip etmektedir. Deprem sonrası alınan önlemler ve toplumsal farkındalık, yaşanabilecek olumsuzlukları minimize etmek açısından büyük önem arz etmektedir.
Özellikle Tekirdağ ve çevresindeki iller, geçmişte büyük depremler yaşamış olmalarından dolayı, depremlere karşı hazırlıklı olma çabası içerisinde bulunmaktadır. Bu nedenle, bölgedeki resmi kuruluşlar, halkı bilinçlendirmek adına çeşitli seminerler ve eğitimler düzenlemekte, aynı zamanda olağanüstü durum planlarını güncellemektedir.
Ulaşılan haberlerde, bölgedeki vatandaşlar sarsıntının hissedildiği yönünde bildirimlerde bulunmuşlardır. Ancak, şans eseri, bu olayda büyük hasar veya kayıpların yaşanmadığı anlaşılmaktadır. Depremler, her ne kadar korkutucu ve tehditkar olsa da, Türkiye’nin deprem gerçeği ile yaşama noktasında aldığı tedbirler, olası zararı azaltmaktadır.
Sonuç olarak, Marmara Denizi’nde meydana gelen bu depremler, günümüzde bilim insanlarının monitör ettikleri ve analiz ettikleri olayların başında gelmektedir. Her ne kadar mevcut teknoloji ile depremlerin kesin olarak önceden tahmin edilmesi mümkün olmasa da, toplumun bu konuda bilinçlendirilmesi ve hazırlıklı olması, en az zararla atlatılacak bir süreçte kilit öneme sahiptir.