Türk milletinin gönlünde derin izler bırakmış bir aksiyon adamı olan Mehmet Akif Ersoy’un vefatının üstünden 88 yıl geçmiş olmasına rağmen, onun fikirleri, şiirleri ve düşünceleri hâlâ günümüzde yankı bulmaya devam ediyor. Özellikle Türk milletine hediye ettiği İstiklal Marşı, Çanakkale Destanı gibi eserler, toplumsal hafızamızda silinmez bir yer edinmiş ve milletin duygularına hitap etmiştir. Bu eserler, yalnızca edebi bir değer taşımakla kalmayıp, aynı zamanda milletin bağımsızlık ve özgürlük mücadelesinin sembollerinden biri olmuştur.
Mehmet Akif Ersoy’un hayatı, devletine olan sadakati ve milletine olan bağlılığı ile doludur. ‘Asım’ın nesli’ ifadesi ile idealize ettiği gençliği oluşturmak için yılmadan çalışmıştır. Özellikle milli mücadele sürecinde verdiği vaazlar ve yazdığı şiirlerle, ‘milli mücadelenin manevi önderi’ unvanını kazanmıştır. Onun kaleme aldığı şiirler, umutsuz yüreklere umut aşılamış ve itici bir güç olmuştur. Akif, tüm zorluklara rağmen devletine asla küsmemiştir. Mısır’a sürgün gitmiş olmasına rağmen vatan hasreti ile yanmış, ancak en ufak bir düşmanca tavır sergilememiştir. Milli Mücadele döneminde, Kuvayı Milliye hareketinin başarılı olması için yaptığı vaazlar, halkı bir araya getirmiş ve milli duyguların pekişmesine katkı sağlamıştır.
1920 yılında Balıkesir’de Zağanos Paşa Camii’nde gerçekleştirdiği konuşma, milli direnişin güçlenmesine yardımcı olmuştur. Bu konuşma, Anadolu şartlarında insanlara moral vermiş ve üst düzey bir motivasyon kaynağı olmuştur. 1921 yılında Ankara’da Taceddin Dergâhı’na yerleşen Akif, burada İstiklal Marşı’nı kaleme alarak tarihimize unutulmaz bir eser kazandırmıştır. Şiiri, milletin bağımsızlık ve özgürlük mücadelesinin yankısı olmuş ve bu değerler yolunda yürüyen nesillerin ilham kaynağı olmuştur.
Mehmet Akif Ersoy’un hayatının son dönemleri, onun ne denli vatansever bir şahsiyet olduğunu bir kez daha gözler önüne sermektedir. Kurtuluş Savaşı ve zafer sonrası uzun bir süre Mısır’da yaşamış olsa da, 17 Haziran 1936’da sağlık sorunları nedeniyle İstanbul’a dönmüştür. Ancak 27 Aralık 1936’da İstanbul’un Beyoğlu semtindeki Mısır Apartmanı’nda hayata gözlerini yumdu. Akif’in vefatını haber alan üniversiteli gençler, onun tabutunu omuzlama geleneği ile son görevlerini ifa etmişlerdir. Bu durum, Türk milletinin ona duyduğu sevgi ve saygının bir göstergesi olmuştur. Şairimiz, Edirnekapı Şehitliği’ne defnedilmiş ve orada da eserleri ile yaşayan bir ruh olmuştur. Bugün de, Mehmet Akif Ersoy’un anısı ve eserleri, Türk kültürü ve edebiyatında köklü bir şekilde yaşamaya devam etmektedir.