Mersin’in Mezitli ilçesinde gerçekleşen ve büyük üzüntü yaratan olayda, 2 yıl önce polisevine düzenlenen saldırı sonucunda terörist Dilara Ü., bir polisi şehit etmiş ve daha sonra kendini patlatmıştı. PKK’lı teröristin annesi P.Ü. ve babası H.Ü., bu olayın ardından İstanbul’da gözaltına alındı. Kocaeli’de yürütülen soruşturma kapsamında getirilen P.Ü. ve H.Ü., ‘Silahlı terör örgütü üyesi olmak’ suçlamasıyla mahkemeye çıkarıldı. Ancak mahkeme, bu iki kişiyi adli kontrolle serbest bıraktı.
Bu trajik olay, Türkiye’de terörün ne kadar büyük bir tehdit olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Terör örgütlerinin masum insanları hedef alması ve acımasızca saldırılar düzenlemesi, ülkenin iç huzurunu ve güvenliğini tehdit etmektedir. Dilara Ü.’nün ailesinin de terör örgütüyle bağlantılı olabileceği şüphesi, üzerinde durulması gereken bir konudur.
P.Ü. ve H.Ü.’nün İstanbul’da gözaltına alınması, polisin yürüttüğü titiz bir operasyonun sonucudur. Terör örgütlerine destek veren veya bağlantılı olan kişilerin tespit edilerek adalete hesap vermeleri, devletin güvenlik güçlerinin öncelikli görevlerinden biridir. Ancak serbest bırakılmaları, adli sürecin nasıl işlediği konusunda da bazı soru işaretlerini akıllara getirmektedir.
Mersin’de yaşanan bu acı olay, Türkiye’nin terörizmle mücadelesinde ne kadar kararlı olduğunu bir kez daha göstermiştir. Güvenlik güçlerimizin teröristlere karşı verdiği amansız mücadele, halkın güvenliği ve huzuru için büyük bir öneme sahiptir. Ancak terörizmle mücadelede sadece güvenlik güçlerinin değil, toplumun da desteği ve iş birliği gerekmektedir.
P.Ü. ve H.Ü.’nün serbest bırakılması, halk arasında endişe ve tedirginlik yaratabilir. Ancak adaletin işlemesi ve suçluların cezalandırılması için yargı sürecinin doğru şekilde işlemesi büyük önem taşımaktadır. Terörle mücadele, devletin ve milletin birlik ve beraberliğiyle ancak başarılı olabilir. Bu tür acı olaylar, birlik ve beraberliğimizi daha da güçlendirmeli ve teröre karşı daha kararlı bir duruş sergilememize neden olmalıdır.
