Geçtiğimiz günlerde ABD’deki bir federal mahkeme, teknoloji devi Meta’nın Facebook platformu üzerindeki bazı kısıtlamaların yasal ticari gerekçelere dayandığı yönündeki savunmalarını kabul etti. Ancak mahkeme, Meta’nın Instagram ve WhatsApp’ı satın almasının tüketicilere fayda sağladığı ve kişisel sosyal ağ pazarını ele geçirme amacında olmadığı yönündeki iddialarını reddetti. Bunun sonucunda, Meta’nın Federal Ticaret Komisyonu (FTC) tarafından açılan antitröst davasında yargılanmasına karar verildi.
Federal yargıcın kararında, tarafların bu ay içerisinde bir araya geleceği ve duruşma tarihinin bu görüşme sırasında belirleneceği ifade edildi. Meta’nın sözcüsü, şirketin Instagram ve WhatsApp alımlarıyla ilgili delillerin, bu satın almaların rekabet ve tüketiciler için olumlu etkiler yarattığını göstereceğine inandıklarını belirtti. Öte yandan, FTC’nin sözcüsü de davanın Meta’nın piyasa gücünü sınırlamaya ve sosyal medya ekosisteminde rekabeti yeniden sağlama hedefinde son derece önemli olduğunu vurguladı.
NE OLMUŞTU?
Bu durumun temelinde 2020 yılında Federal Ticaret Komisyonu’nun (FTC), Meta hakkında açtığı bir dava yatıyor. Komisyon, Meta’nın 2012 yılında Instagram’ı 1 milyar dolara ve 2014 yılında WhatsApp’ı 19 milyar dolara satın almasıyla birlikte şirketin sosyal medya üzerindeki tekelini sürdürmek amacıyla yasa dışı bir strateji izlediğini iddia etmişti. FTC, Meta’nın bu uygulamalar için piyasa değerinin üzerinde bir bedel ödediğini savunarak, dava sürecine girmişti.
Bununla birlikte, Meta, Nisan ayında federal yargıdan FTC’nin açtığı bu davanın duruşma yapılmadan reddedilmesini talep etmişti. Ancak mahkeme bu talebi geri çevirdi ve davanın devam etmesine karar verdi. Bu noktada, mahkeme sürecinin nasıl ilerleyeceği ve Meta’nın bu durumu lehine çevirmek için hangi argümanları öne süreceği merak konusu. Meta açısından bu davanın sonucu, gelecekteki büyüme stratejileri ve sosyal medya üzerindeki etkileri açısından kritik bir önem taşıyor.
FTC’nin açtığı dava, yalnızca Meta’nın değil, aynı zamanda diğer teknoloji devlerinin de dikkatle izlemesi gereken bir süreç. Antitröst mevzuatı çerçevesinde yapılan bu tür davalar, büyük teknoloji şirketlerinin piyasa üzerindeki etkilerini sınırlamaya yönelik bir dizi düzenlemenin bir parçası olarak değerlendiriliyor. Bu nedenle, sürecin ilerleyen aşamalarında alınacak kararların, sektördeki rekabet kurallarını da önemli ölçüde etkilemesi bekleniyor.
Sonuç olarak, Meta’nın hem kendisinin hem de sosyal medya ekosisteminin geleceği açısından karmaşık bir dava süreciyle karşı karşıya olduğu görülüyor. Mahkeme, tarafların yapacağı görüşmeler sonucunda duruşma tarihini belirleyecek ve bu süreç, sosyal medya pazarında rekabetin nasıl şekilleneceğine dair ipuçları verecek.