Devletin hassas bilgilerine erişimi olan Milli Güvenlik Kurulu (MGK) Genel Sekreteri Seyfullah Hacımüftüoğlu’nun, Türk Hava Yolları (THY) ile ortaklık yaptığı Avusturya merkezli özel yemek şirketi DO&CO’da yönetim kurulu üyeliği yaptığı ortaya çıktı. Müftüoğlu, geçtiğimiz yıl bu göreve atanmıştı ve en son yapılan MGK toplantısıyla birlikte görev süresi 30 Mayıs 2026’ya kadar uzatıldı. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Milletvekili Kılınç, bu durumu eleştirerek, “Öyle bir çürüme var ki, MGK Genel Sekreteri itibarı yerle bir edip yemek şirketinin maaşlı yöneticisi oldu” şeklinde konuştu.
Kılınç, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM)’de MGK bütçesi hakkında yaptığı konuşmada, ülkenin güvenlik sisteminde önemli sorunlar olduğunu açıkladı. “Sarayın güvenlik kurumlarımızda yarattığı çürüme var” ifadesini kullanan Kılınç, durumu şu şekilde detaylandırdı: “Polis, emniyetin deposundaki silahları suç örgütlerine satıyor. Hakim ve savcı, adli emanetteki uyuşturucuyla adliyede parti düzenliyor. Bir general insan kaçakçılığı yapıyor. Muhalefete kredi vermeyen kamu bankaları, mafya şirketlerine kredi açıyor.” Bu cümleler, Kılınç’ın Türkiye’deki güvenlik yapısının içinde bulunduğu durumu çarpıcı bir biçimde gözler önüne serdi.
Seyfullah Hacımüftüoğlu
THY İLE ORTAK OLDU
İş insanı Atilla Doğudan tarafından 1981 yılında Avusturya’da kurulan DO&CO şirketi, hem uçak hem de trenlere yemek hizmeti sunmakta. Şirket, Türk Hava Yolları (THY) ile ortaklık kurarak, geniş bir müşteri portföyü oluşturmaktadır. Bu durum, Hacımüftüoğlu’nun makamındaki görev sürekliliği ile birleştiğinde, kamu görevlerinin özel sektörle ne denli iç içe geçtiğini gözler önüne seriyor.
Hacımüftüoğlu’nun yönetim kurulu üyesi olduğu şirket, yüksek kaliteli yemek hizmeti ve catering alanında önemli bir yere sahip. Ancak, bu durum devletin kritik pozisyonlarında görev yapan bir kişinin aynı zamanda özel sektörde de aktif olmasının yaratabileceği çıkar çatışmalarının sorgulanmasına neden oldu. Kılınç’ın vurguladığı gibi, bu tip ilişkiler, devletin güvenlik yapısının etkililiği ve saygınlığı üzerinde ciddi olumsuz etkiler yaratabilir.
Sonuç olarak, Hacımüftüoğlu’nun kamudaki güvenlik rolü ile özel sektördeki görevi arasındaki bağlantı, sadece etik değil aynı zamanda güvenlik endişelerini de gündeme getiriyor. Türkiye’deki güvenlik sorunlarının ciddiyeti, bu tür durumların tartışılması ve göz önünde bulundurulması gerektiğini bir kez daha gösteriyor. Özellikle yolsuzluk, suç örgütleriyle iş birliği ve güvenlik ihlalleri gibi konular, kamuoyunun dikkatle izlemesi gereken meseleler arasında yer alıyor.