Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi‘nde gerçekleştirilen Millî Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısı, yaklaşık 2,5 saat sürdü. Bu toplantı, 20 Mart 2025 tarihinde gerçekleşti ve önemli güvenlik meselelerinin ele alındığı bir platform oldu. Toplantının ardından, İletişim Başkanlığı tarafından yapılan açıklamada, kurula sunulan gündem maddeleri ve görüşler detaylı bir şekilde aktarıldı.
İlk olarak, toplantının ilk maddesinde, PKK/KCK-PYD/YPG, FETÖ ve DEAŞ terör örgütleri gibi millî birlik ve beraberliğe yönelik tehditler hakkında bilgi verildi. Yurt içinde ve yurt dışında bu örgütlere karşı azim ve kararlılıkla sürdürülen operasyonlardan bahsedildi. Ayrıca, son dönemde yaşanan uluslararası gelişmeler ile ilgili de bilgi paylaşımında bulunuldu. Bu maddede, bu terör unsurlarının bertaraf edilmesi için gösterilen çabaların devam edeceği vurgulandı.
İkinci maddede, millî birlik ve beraberliğin korunması için terörsüz bir Türkiye hedefinin izlenmesi gerektiği ifade edildi. Bu hedefe ulaşılmasının, ülkenin huzur ve refahını artıracağı belirtildi. Ayrıca, devletin dirayeti ve milletin feraseti sayesinde, terör tehdidinin bertaraf edilmesi sonucunda sosyoekonomik gelişimin hızlanacağı ve demokrasinin güçleneceği kaydedildi. Bölücü terör örgütünün kendini fesih etmesi ve silah bırakması gibi durumların dikkatle takip edileceği dile getirildi.
Toplantının üçüncü maddesinde, Türkiye’nin Suriye’deki duruma dair pozisyonu ele alındı. Özellikle yeni bir yönetimle kalıcı huzur ve istikrarın sağlanması için gayretlerin devam edeceği vurgulandı. Ayrıca, Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması ve farklı dinî, mezhebî ve etnik kimliklerin harmanlandığı üniter yapının desteklenmesi önemli bir nokta olarak öne çıktı. Türkiye’nin bu konudaki kararlı tutumunun devam edeceği ifade edildi.
Dördüncü maddede, Filistin meselesi üzerinde duruldu. Özellikle İsrail’in uyguladığı soykırım ve işgal politikalarına son vermesinin gerekliliği vurgulandı. Gazze halkının özgür ve güvenli bir biçimde yaşaması için meşru adımların atılacağına ve bölgedeki insani yardım akışının sağlanmasına dikkat çekildi. Hedef, Gazze’nin yeniden inşası ve bu süreçte Türkiye’nin katkılarının devam etmesiydi.
Rusya-Ukrayna Savaşı’nın beşinci maddesi ise müzakerelere ve diplomatik çabalara yönelik bir sürecin öncelikli hedef haline getirilmesi gerektiğini ortaya koydu. Türkiye’nin, bu süreçte adil ve onurlu bir anlaşmanın sağlanması için üzerine düşeni yapacağına inanıldığı belirtildi. Böylece, kalıcı bir barış ortamının tesis edilmesine yardımcı olma hedefi ortaya kondu.
Altıncı madde de, Bosna-Hersek konusuna ayrıldı. Türkiye’nin, Bosna-Hersek’in egemenliği ve toprak bütünlüğüne olan desteğinin sarsılmaz olduğu bir kez daha vurgulandı. Bu bağlamda, Balkanlar’daki huzur ortamını olumsuz etkileyebilecek tüm gelişmelerin dikkatle izlenmesine değinildi. Türkiye’nin, barış ve istikrarın korunması için kuşatıcı bir anlayışla hareket etmeye devam edeceği ifade edildi.
Son olarak, yedinci maddede Türkiye’nin jeopolitik konumunun sunduğu imkanlar ile askerî gücünün yanı sıra gelişmiş savunma sanayisinin önemine dikkat çekildi. Türkiye, mevcut ittifaklara yaptığı katkıların yanı sıra, güvenlik ve istikrar alanındaki iş birliği imkânlarını da artırarak bölgesel refah, barış ve huzura katkı sağlamaya yönelik gayretlerini sürdüreceğini söyledi. Bu çerçevede
