Milli mücadelenin kazanılması için çaba gösterenler arasında din adamları ön plandaydı. Bazı sahte demokratlar, Yunan askerlerine İzmir’de “Hoş geldiniz” diyerek işbirliği yaparken, din adamları halkı milli mücadeleye teşvik ediyor, cephelerde savaşıyor ve mecliste çalışıyordu. İlk Meclis’in mebuslarının 63’ü din adamlarından oluşuyordu. Cumhuriyet ilan edildikten 4 ay sonra Halifelik kaldırılarak Diyanet İşleri Başkanlığı kuruldu. Atatürk, bu kuruma dini yetkiler vermezken protokolde Genel Kurmay Başkanı’ndan önce Diyanet İşleri Başkanı’nı yerleştirdi.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kuruluşuyla başlayan değişimler, CHP iktidarının din konusundaki müdahalelerini gösteriyordu. İbadet dilinin Türkçeleştirilmesi, alternatif mevlidin yazılması, Yeni Türkçe Kur’an’ın yayınlanması gibi adımlar atıldı. Atatürk’ün önderliğinde gerçekleşen bu değişimler, dinin devlet kontrolü altına alınmasını hedefliyordu.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın anayasal bir kurum haline gelmesiyle bazı değişimler yaşandı. CHP’nin iktidar dönemlerinde Diyanet’e yönelik tepkiler arttı. Laikçi bir zihniyetin etkisiyle fetvaların içeriği ve eğitim çalışmaları eleştirildi. Diyanet’in başkanları ve personeli ile ilgili tehditler ve skandallar yaşandı.
AK Parti döneminde CHP’nin, Diyanet’e karşı tavırları daha da arttı. Özellikle Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’a yönelik eleştiriler ve saldırılar yoğunlaştı. Erbaş’ın dini faaliyetlerinin ve eğitim çalışmalarının eleştirilmesi, CHP’nin din karşıtı politikasını yansıtıyordu. Dinin özünün anlatılmasına karşı çıkan CHP’li politikacılar, Diyanet’in vazifesini yerine getirmesini istemiyorlardı.
Sonuç olarak, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın tarihçesi ve yaşadığı değişimler, devletin dini konularda nasıl bir politika izlediğini ortaya koymaktadır. Dinin devlet kontrolü altına alınması, CHP ve AK Parti gibi partiler arasındaki ideolojik farklılıkları ve din-siyaset ilişkilerini açıkça göstermektedir. Diyanet’in rolü ve işlevi üzerindeki tartışmalar devam etmekte ve siyasi çekişmelerin konusu haline gelmektedir.