Yüksek Seçim Kurulu (YSK) tarafından yapılan bir paylaşım sonrası başlatılan soruşturma kapsamında tutuklanan eski AKUT Başkanı Nasuh Mahruki’nin eşi Mine Mahruki, bu durumun Türk halkı ve özgür düşünce açısından büyük bir üzüntü kaynağı olduğunu belirtti. Mine Mahruki, Türkiye Cumhuriyeti’ni seven ve ona birçok katkıda bulunan eşinin, düşüncelerini her zaman özgürce ifade eden bir kişi olduğunu vurguladı.
Mine Mahruki, Nasuh Mahruki’nin her zaman doğru bildiklerini korkusuzca dile getirdiğini ifade ederek, “O burada asla kimseyi yargılayıcı bir ifadede bulunmadı. Burada paylaştığı şey, bilinen bir bilgiydi. Nasuh, Türkiye Cumhuriyeti için çok şey yapmış bir kişi ve iki çocuk babasıdır” diyerek eşinin karakterine dair önemli bilgilere yer verdi. Ayrıca, Nasuh’un, Milli Güvenlik Akademisi’ni onur derecesiyle bitirdiğini de ekledi.
Mine Mahruki, tutuklama kararını doğru bulmadıklarını ve hukuk sürecinin gereğinin yapılacağını düşündüklerini belirtti. Ancak bu durumun kendileri için beklenenin çok ötesinde bir gelişme olduğunu belirterek, “Türk halkı için, düşüncelerini özgürce ifade etmek isteyen herkes için bu durumu çok üzücü buluyorum. Vicdanların biraz sızladığını düşünüyorum” dedi. Ülkesine olan bağlılığını vurgulayan Mine Mahruki, mücadelelerine devam edeceklerini ifade etti.
Eşinin paylaşımı hakkında da bilgi veren Mine Mahruki, “Nasuh’un paylaştığı bir bilgi, bilgisayar mühendisleri odasından alınmıştır. Kendisi, bu bilgiyi sadece yorumlarıyla birlikte sunmuştur” dedi. Mine Mahruki, eşinin amacının Türkiye’de dürüstçe bir seçim sisteminin olması gerektiğini ifade ederek, “Burada kimseyi küçümseme veya yanlış bilgilendirme durumu yoktur. Bitmiş, sonuçlanmış bir bilgi paylaşımında bulunuyor” şeklinde konuştu.
Mine Mahruki’nin açıklamaları, Türkiye’deki düşünce özgürlüğüne ve ifade özgürlüğüne yönelik endişeleri yansıtarak, sosyal medyada da geniş yankı buldu. Bu süreç içerisinde, halkın ve kamuoyunun tepkisi ise Nasuh Mahruki’nin durumu üzerine odaklandı. Mine Mahruki’nin açıklamaları, hem eşinin durumu hakkında bilgi vererek hem de daha geniş bir perspektiften Türkiye’deki düşünce özgürlüğüne dair ciddi bir eleştiriyi gündeme getirerek dikkat çekti. Sonuç olarak, bu olay hem bireysel bir hikaye hem de siyasi bir mesele olarak Türkiye’nin gündeminde kalmaya devam edecek gibi görünüyor.
