Temmuz ayında zam alamayan milyonlarca asgari ücretli çalışan, açlık sınırının altında kalan maaşlarıyla zor bir geçim mücadelesi veriyor. Bu zor koşullar altında, herkes bir an önce ocak ayında gerçekleşecek asgari ücret zam oranını bekliyor. Ülkede asgari ücretlinin durumu hem sosyal hem ekonomik anlamda büyük bir sorun teşkil ederken, uzmanlar ve ekonomistler arasında bu konunun tartışmaları da sürüyor.
Sözcü TV ekranında Damla Doğan Tuncel’in moderatörlüğünde gerçekleştirilen Para Politika programında asgari ücrete dair dikkat çekici açıklamalarda bulunan Deniz Zeyrek, gelecekteki maaş artırımları ile ilgili olarak henüz kulislerde konuşulan rakamları duyurdu. Zeyrek, 2025 yılı itibarıyla asgari ücretin 22 bin 500 TL seviyesine ulaşacağını öngördüğünü belirtti.
Zeyrek’in yaptığı açıklamalarda, önceki asgari ücretin 1 Ocak 2024 itibarıyla 17 bin 2 TL olduğunu vurguladı. Ancak bu maaşın, aynı zamanda alım gücünün korunabilmesi için 1 Ocak 2025’te 25 bin TL seviyesine çıkarılması gerektiği ifade edildi. “25 bin liraya çıkardığımızda, alım gücündeki kaybı telafi etmiş olacağız” diyen Zeyrek, bu sürecin bir artırım değil, mevcut değer kaybını yeniden işçiye vermekten ibaret olduğunu aktardı.
Deniz Zeyrek, bu durumun bir zam olarak değerlendirilmemesi gerektiğini vurguladı ve bunun enflasyonu tetikleyici bir unsur olmadığını dile getirdi. Zeyrek, Merkez Bankası yetkililerinin de bu durumu daha iyi bildiğini ifade etti. Ancak Zeyrek’in açıklamasındaki en dikkat çekici noktalardan biri, mevcut hükümetin yaklaşımının, seçim dönemi olmaması nedeniyle halkın en büyük dezavantajı olduğu yönündeydi. Aslında bir seçim olsaydı, durumu daha olumlu etkileyen farklı senaryoların gündeme gelebileceğini belirtti. “30 bin TL veya 32 bin TL gibi rakamlar konuşulabilirdi” ifadelerini kullandı.
Nihayetinde Zeyrek’in yorumları, asgari ücretli için ocakta beklenen maaşın etrafında dönüyor. Öngörüler, 22 bin TL ile 22 bin 500 TL arasında bir asgari ücretin belirlenmesi yönünde yoğunlaşıyor. Ancak bu durum, sadece rakamlarla sınırlı kalmıyor; aynı zamanda toplumda yarattığı sosyal etki, alım güçleri ve yaşamsal zorluklarla da doğrudan ilişkilidir. Günümüz Türkiye’sinde asgari ücretli çalışanların sadece geçim mücadelesi vermeleri değil, aynı zamanda bu tür politikaların arka planında neler yaşandığının farkında olmaları gerekiyor.
Özetle, asgari ücret üzerine yapılan bu analizler, sadece mevcut durumu değil, aynı zamanda geleceğe yönelik beklentileri de kapsıyor. Ekonomideki belirsizlikler ve artan enflasyon karşısında, asgari ücretli çalışanların sesi giderek daha fazla önem taşımakta. Bu bağlamda, hükümetin ve yetkililerin alacakları kararların, toplumun geneli üzerinde büyük bir etki yaratabileceği unutulmamalıdır.